Âl-i İmrân Suresi - 49 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • وَرَسُولاً اِلٰى بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ اَنّٖي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّٖٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّٖينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ فٖيهِ فَيَكُونُ طَيْراً بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْـيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ فٖي بُيُوتِكُمْؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَۚ
    ﴿٤٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾49﴿
Onu İsrâiloğulları’na elçi olarak gönderecek ve o şöyle diyecek: “Kuşkuya yer yok, işte size rabbinizden bir mûcize ile geldim; size çamurdan kuş biçiminde bir şey yapar ona üflerim, Allah’ın izni ile derhal kuş oluverir; yine Allah’ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim; ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Bu âyet-i kerîme bazı yahudilerin iddia ettiği gibi Hz. Îsâ’nın İsrâiloğulları’ndan muayyen bir topluma değil onların tamamına gönderildiğini göstermektedir (Râzî, VIII, 54; İsrâiloğulları hakkında bilgi için bk. Bakara 2/40).

Hz. Îsâ tarafından gösterileceği bildirilen mûcizelerin Hz. Îsâ’nın muhatapları açısından önem taşımasının yanı sıra, daha sonra Hıristiyanlıkta bunlara bağlanan sonuçlar bu dinin mensuplarını çok tehlikeli bir mecraya sevketmiş olduğundan gerek burada gerekse Mâide sûresinin 110. âyetinde, bunların yüce Allah’ın iznine bağlı olduğuna sık sık dikkat çekilmiştir. Bu husus öylesine önemlidir ki, peygamberin bir beşer olduğu ve gösterdiği bütün olağan üstü hallerin Allah’tan mesaj getirdiği iddiasını desteklemek için yine O’nun tarafından sağlandığı göz ardı edilirse, peygambere iman etmenin hiçbir değeri kalmaz ve dalâlete düşülmüş olur. Nitekim hıristiyanlar bu olağan üstü durumları bütün evrenin yaratıcısı olan yüce Allah’ın mutlak kudretine bağlamak yerine, Hz. Îsâ’yı tanrılaştırma yoluna girmişler, böylece dinî hayatlarını çürük bir zihniyet üzerine bina etmişlerdir. Bu ağır hatayı Allah’ın vahyine mazhar olmuş bir peygambere yüklemenin dayanaktan yoksun ve O’nun elçisine iftira olduğunu gözler önüne sermek üzere Mâide sûresinin 110-118. âyetlerinde karşılıklı konuşma üslûbu içinde Hz. Îsâ’nın insanlara “Beni ve annemi tanrı edinin” demiş olamayacağı ortaya konur. İşte burada da özelde Necran heyetine, genelde Allah’a ortak koşma unsuru içeren bütün inançların savunucularına, Hz. Îsâ’nın getirdiği mesajın da tevhid inancına dayalı olduğu hatırlatılmaktadır.

“Cüzzamlı” şeklinde tercüme ettiğimiz abras kelimesi, bir tür cilt hastalığını ifade eder. Yaygın sözlük anlamı esas alınarak bu kelimeyi “alacalı, alaca hastalığına tutulmuş” şeklinde çevirmek mümkündür. Fakat bazı sözlüklerdeki bilgiler (Butrus el-Büstânî, Muhîtü’l-muhît, “brs” md.) ve tarihî veriler burada cüzzam veya cüzzam başlangıcı bir hastalığın kastedildiği görüşünü destekleyici niteliktedir. Bu illet, o dönemde toplumda büyük tedirginlik yaratan, Tevrat’ın da ayrıntılı hükümler getirerek özel bir biçimde ilgilendiği bir hastalık türü olduğundan, Hz. Îsâ’nın özellikle bu hastaları iyileştirme mûcizesi ayrı bir önem taşıyordu (İbn Âşûr, III, 251).


Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 577-578
Sesli ve Görüntülü Yayınlar
  • Diyanet TV

  • Diyanet Kur'an Radyo

  • Diyanet Radyo

  • Diyanet Haber

  • Diyanet Yayınları