Ayet
-
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجٖيبُونَۚ
﴿٧٥﴾
-
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظٖيمِؗ
﴿٧٦﴾
-
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقٖينَؗ
﴿٧٧﴾
-
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِرٖينَؗ
﴿٧٨﴾
-
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَمٖينَ
﴿٧٩﴾
-
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنٖينَ
﴿٨٠﴾
-
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنٖينَ
﴿٨١﴾
-
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَرٖينَ
﴿٨٢﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Yukarıda geçmişteki topluluklara da uyarıcı elçiler gönderildiği belirtilmişti. Buradan 148. âyete kadar geçen bölümde bu konuya dair bazı örneklere işaret edilmektedir. Örneklerden ilki Hz. Nûh ve kavminin durumudur. Nûh’un, rabbine hangi sözlerle yakardığı konusunda Nuh (71/26-28) ve Kamer (54/10-17) sûrelerinde bilgi verilmektedir. Bu bilgilere göre Nûh aleyhisselâm, bütün çabalarına rağmen kavminin inkâr ve isyanda direnmeleri sonucunda onların durumunu Allah’a arzetmiş ve sonuçta yüce Allah, –Nûh’un karısı ve bir oğlu da dahil olmak üzere (bk. Hûd 11/42-43; Tahrîm 66/10)– inkâr ve isyanda direnenleri 76. âyette belirtilen “büyük felâket”le yani tûfanla cezalandırmış (bk. Hûd 11/36-49), Nûh ve ailesiyle diğer müminleri ise bu felâketten kurtarmış ve böylece Nûh’un soyunu yaşatmıştır.
Eski tefsir ve tarih kitaplarında, Kitâb-ı Mukaddes’teki bilgiler doğrultusunda (bk. Tekvin, 6-9. bablar), bütün insanlığın sadece Nûh’un Sâm, Hâm ve Yâfes isimli üç oğlunun soyundan gelişip yayıldığı belirtilir (Meselâ bk. Taberî, XXIII, 67-68). Buna göre Nûh tûfanından sonra yeryüzünde sadece Nûh’un soyu devam etmiştir. Tefsirlerde buna karşılık iki farklı görüşten daha söz edilmektedir:
a) Şevkânî’nin aktardığı bir görüşe göre (IV, 458) âyetteki, “Nûh’un soyu”ndan maksat, onunla birlikte tûfandan kurtulan müminlerdir. Nitekim İsrâ sûresinde (17/3) Nûh ile birlikte taşınanların soyundan, Hûd sûresinde de (11/48) Nûh ile birlikte olan gruplardan, milletlerden (ümem) söz edilmektedir. Buna göre Nûh ile birlikte kurtulanların soyu da devam etmiştir.
b) Tûfanın bütün dünyayı kapladığı, dolayısıyla yeryüzünde Nûh’un gemisinde bulunanlardan başka kurtulan kalmadığı görüşü yaygın olmakla birlikte Nûh’un, Hz. Muhammed gibi bütün insanlığa gönderilmediği, sadece kendi kavminin peygamberi olduğu, şu halde burada ve diğer ilgili âyetlerde verilen tûfanla ilgili bilgilerin de bu sınır dahilinde anlaşılması gerektiği kanaatinde olanlar da vardır. Buna göre tûfan bölgeseldir; Nûh’un davetinin ulaşmadığı, tûfanın dışında kalan bölgelerdeki insanların nesilleri de devam etmiştir (Âlûsî, XXIII, 98; ayrıca bk. Hûd 11/42-43).
80. âyetteki muhsin kelimesinin mastarı olan ihsan, genel olarak imanda doğruluk ve içtenliği, söz ve davranışta iyilik ve güzelliği ifade eden geniş kapsamlı bir Kur’an terimidir (bk. Bakara 2/112). Âyette bütün peygamberler gibi Hz. Nûh’un da belirtilen anlamıyla ihsan içinde geçen bir hayat yaşadığına, bu yönüyle de insanlığa örnek olduğuna işaret edilmektedir.
Kaynak :