Ayet
-
ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَرٖيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
﴿٥٤﴾
-
لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْؕ فَتَمَتَّعُواࣞ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
﴿٥٥﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Râzî, bu âyetleri tefsir ederken konuyla ilgili görüşünü şu şekilde ifade eder: “İnsanın aslî fıtratı ve temiz hilkati belâ, zarar, âfet gibi korku ve sıkıntı zamanlarında Allah’tan başka sığınak olmadığına, sadece O’ndan yardım geleceğine şahitlik eder. Ama belâ ve zarar ortadan kalkınca da bu itikad üzere olmak gerekir. Musibet geldiğinde Allah’tan başka sığınak olmadığını itiraf edip de ondan kurtulunca bunun aksine davranmak, Allah’a ortak koşmak vahim bir cehalet, tam bir dalâlettir” (XX, 51). Âyette de bazı insanların bu şekilde çelişkili tutuma girerek Allah’a ortak koşmaları (genel anlamda Allah’tan başka varlıklara tanrısal bir güç ve değer yüklemeleri), beklenmedik bir durum (müfâcee) için kullanılan “izâ” edatıyla ifade edilerek yadırganmıştır. Bu sebeple meâlinde bu edatı “gariptir ki” şeklinde çevirmeyi uygun bulduk.
Yine Râzî, 1 Muharrem 602 tarihinde (18 Ağustos 1205) bu âyetlerin tefsirini yazarken sabah vaktinde şiddetli bir deprem olduğunu, insanların dehşet içinde bağıra çağıra Allah’a dua edip yalvardıklarını, fakat bir süre sonra yine “sefâhet ve cehâletlerine” döndüklerini belirtip bu olayı söz konusu âyetin açıklanmasına bir örnek olarak gösterir (XX, 51-52).
Müfessirlerin çoğu 55. âyetin başındaki “li” edatını “ta‘lil lâmı” (sebep bildiren edat) kabul ederek âyeti bizim meâlimizdeki gibi anlamışlardır. Ancak bunun “âkıbet lâmı” (işin vardığı sonucu bildiren edat) olduğu ileri sürülerek âyete, “Nihayet verdiklerimize karşılık nankörlük yaparlar” diye mâna verenler olduğu gibi (bk. İbn Kesîr, IV, 495; Şevkânî, III, 192), âyet metnindeki “li-yekfürû” ifadesinin tehdit ve uyarı anlamı taşıyan emir olduğunu savunarak bu kısma, “Nankörlük etsinler bakalım!...” şeklinde mâna verenler de olmuştur (bk. Zemahşerî, II, 332; İbn Atıyye, III, 401).
Kaynak :