Mâide Suresi - 93 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • لَيْسَ عَلَى الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فٖيمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواؕ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَࣖ
    ﴿٩٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾93﴿
İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara, günahlardan sakındıkları ve imanlarını koruyup iyi işler yapmayı sürdürdükleri, sakınmaya devam edip imanlarına bağlı kaldıkları, hem günahlardan sakınıp hem en iyiyi yapmaya çalıştıkları takdirde daha önce yiyip içtiklerinden ötürü bir günah yoktur. Allah, iyi ve güzel davrananları sever.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Rivayetlere göre, içki ve kumarın kesin biçimde yasaklanmasını takiben bazı sahâbîlerin Hz. Peygamber’e daha önce bu fiilleri işleyip de vefat edenlerin durumunu sormaları üzerine bu âyet inmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 11). Meâlinde “yiyip içme” diye tercüme edilen kelimenin lafzî karşılığı “yemek”tir; fakat yeme içme, hatta genel olarak insana haz veren şeylerden yararlanma anlamında kullanımları da vardır. “Sakınma” olarak çevirilen takvâ kelimesinin farklı fiillerle bağlantılı olarak âyette üç defa tekrar edilmesi değişik şekillerde açıklanmıştır (bk. İbn Atıyye, II, 234-235; Râzî, XII, 83-84; Ebüssuûd, III, 77-78). Bunlardan birine göre burada takvânın kişisel, toplumsal ve ilâhî boyutuna ayrı ayrı değinilmiş ve son mertebede imanın yerine Hz. Peygamber’in bir hadisinde açıkladığı “ihsan”a işaret edilmiştir (Ebüssuûd, III, 77; ihsan için bk. Buhârî, “Îmân”, 37). Bir başka anlatımla, kişinin çevresine karşı takvânın gereğini yerine getirmesi imana dayalı iyi davranışlar sergilemesiyle olur; kendisine karşı takvânın gereği, vicdan muhasebesi yaparak inandığından emin olmasıdır; Allah’a karşı takvânın icabı ise ihsan mertebesine yükselme çabası göstermektir ki Resûl-i Ekrem bir hadiste bunu “Allah’a O’nu görüyormuşçasına kulluk etmendir, çünkü sen O’nu göremesen bile O seni görmektedir” şeklinde açıklamıştır (Buhârî, “Îmân”, 37). Âyetteki iman, amel-i sâlih, takva ve ihsan kavramlarıyla ilgili tekrarlar, imanın güçlenerek varlığını korumasını, tökezlemeler olsa da derhal imanın etkisiyle itaate, samimi kulluğa dönülmesini, Allah ile ilişkinin ihsan boyutuna ulaşması için sürekli çaba sarfedilmesini teşvik ve telkin maksadı taşımaktadır.

Âyetten açık biçimde anlaşılan mâna, günah ile takvâ arasında zıt bir ilişkinin bulunduğudur. Şayet kişi inancını, davranışlarını ve Allah’a lâyık kul olma iradesini kontrol altında tutabiliyorsa, günaha girme riski asgari düzeye inmiş olacak, bu bilinci koruduğu sürece dünya nimetlerinden yararlanması onun âhiret hayatını tehlikeye sokmayacaktır. Pratik sonuç itibariyle bu mânaya ters düşmeyen fakat âyetin farklı bir açıdan incelenmesiyle ulaşılan bir yorum da Reşîd Rızâ’ya aittir. Ona göre âyetin hangi tereddüt karşısında indiğinin dikkate alınması ve bunun ışığında açıklanması gerekir: Esasen birçok sahâbî daha önce gelen Bakara sûresinin 219 ve Nisâ sûresinin 43. âyetlerinden içkinin yasaklandığını anladıkları halde bazıları müsaadenin devam ettiği kanaatini taşıyıp içmeye devam ediyorlardı. Bu âyetle, sağlam bir imana sahip olup iyi işler yapan ve her zaman kesin deliller karşısında onların gerektirdiği şekilde, zannî deliller karşısında da ictihadı (o konudaki samimi kanaati) doğrultusunda davranan, bu çizgisini koruması neticesinde de ihsan mertebesine erişenler bakımından, bilâhare günah olduğu kesin olarak anlaşılan bir fiili daha önce işlemiş olmanın nefsi arındırmaya bir engel teşkil etmeyeceği bildirilmiştir (VII, 72).


Kaynak :
Sesli ve Görüntülü Yayınlar
  • Diyanet TV

  • Diyanet Kur'an Radyo

  • Diyanet Radyo

  • Diyanet Haber

  • Diyanet Yayınları