Ayet
-
اَللّٰهُ الَّذٖي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَمِنَ الْاَرْضِ مِثْلَهُنَّؕ يَتَنَزَّلُ الْاَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْماً
﴿١٢﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
İnsan varlığının devamını sağlayan evlilik kurumunun sağlıklı işlemesi imkânsız ve evlilik akdine son verilmesi zaruri hale geldiğinde keyfî ve hissî hareketlerin önüne geçilebilmesi için uyulması gereken bazı ilke ve hükümlere yer verilip Allah’ın buyruklarına karşı taşkınlık eden toplumların başına gelenlere değinildikten ve vahyin gösterdiği aydınlık yola çağrı yapıldıktan sonra sûre, yeriyle göğüyle Allah’ın irade ve buyruklarına boyun eğen, yüklediği işlevleri en küçük bir sapma ve aksamaya meydan vermeden yerine getiren varlıklar âlemine, buradaki muhteşem düzene ve ince hesaplara dikkat çekilerek; bütün bunların, insan Allah Teâlâ’nın her şeye kadir olduğunu ve hiçbir şeyin O’nun bilgisi dışında kalamayacağını bilsin diye böyle olduğu hatırlatılarak sona ermektedir.
“Gök” anlamına gelen semâ kelimesi Kur’an’da tekil ve çoğul şekliyle yüzlerce defa geçer; yedi yerde göğün sayısı “yedi” olarak belirtilir ve bunlardan ikisinde yedi göğün “tabakalar halinde” olduğu ifade edilir (Mülk 67/3; Nûh 71/15); genellikle müfessirler “üstünüzde yedi yol yarattık” meâlindeki âyette de (Mü’minûn 23/17) yedi göğün kastedildiği kanaatindedirler (bu kelimenin kullanımıyla ilgili açıklamalar için bk. Bakara 2/29; A‘râf 7/54; Fussılet 41/11-12; Zâriyât 51/7, 47; Rahmân 55/7).
“Yer, yeryüzü, yerküre” anlamına gelen arz kelimesi de –bazı bağlamlarda “ülke, belde” gibi farklı mânalarda kullanılmış olmakla beraber– Kur’an’da yüzlerce defa geçer; fakat bu kelimenin çoğul kullanımına rastlanmaz. Bu âyette yedi gök tabiri kullanılıp hemen ardından yeryüzünden söz edilirken “onlar gibi, onların benzerlerini, bir o kadarını” şekillerinde çevrilebilecek tamlamada geçen misl kelimesinin farklı mânalarda anlaşılabilmesi sebebiyle âyetin bu kısmıyla ilgili değişik yorumlar yapılmıştır. Arz kelimesinin başındaki belirlilik takısının (lâm-ı ta‘rîf) hangi anlamı gösterdiğine, yine bu kelimenin önündeki “min” edatının rolü ve hangi anlam için kullanıldığına ilişkin değerlendirmeler de bu izahlarda etkili olmaktadır. Bu konudaki yorumları şöyle özetlemek mümkündür (ayrıntı için bk. İbn Atıyye, V, 327-328; Râzî, XXX, 39-40; Elmalılı, VII, 5078-5081; Ateş, IX, 496-499):
a) Yerin göklere benzerliği sayı yönündendir, yani yedi gök gibi yedi yer yaratılmıştır. Bu yorum bazı hadislerde ve sahâbî sözlerinde geçen “yedi yer” şeklindeki kullanımlar delil gösterilerek desteklenmeye çalışılmıştır. Bu haberlerin bazılarında yedi arzın denizlerle ayrıldığı ifadesinin yer alması bazı müfessirleri uzay denizleri ve gezegenler, bazılarını da yerküredeki kara parçaları (kıtalar) anlamını düşünmeye yöneltmiştir. Rivayet ilmi uzmanlarınca bu konudaki haberlerin çoğu zayıf veya uydurma (başka kültürlerden aktarılmış) görülmekle beraber, içinde “yedi yer” tabiri geçen ve daha çok temsilî anlatımlar içeren bazı sahih hadislerin bulunduğu da kabul edilmektedir. Öte yandan, bu ifadeyi yedi yer mânasında anlayan diğer bazı müfessirler burada arzın tabakalarına işaret bulunduğu kanaatindedirler; bu yorumda ilk hatıra gelen yerkürenin dikey tabakaları olmakla birlikte bazıları bunu eski “ekālîm-i seb‘a” ayırımına göre yedi bölge şeklinde anlamışlardır. Kur’an’da arz kelimesinin hiç çoğul olarak geçmemesi, burada da göklere benzerlikten söz edilirken yedi sayısı tasrih edilmediği gibi bu kelimenin yine tekil olarak kullanılmış olması bu şıkta belirtilen yorumlara yöneltilen eleştirilerin esasını oluşturur. Nitekim bazı tefsirlerde aktarılan “Kur’an’da yerin sayısının yedi olduğunu gösteren bundan başka âyet yoktur” tarzındaki ifade, burada böyle bir delâletin asla bulunmadığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.
b) Yerin göklere benzerliği nitelik yönündendir. Bu anlayışta olanların bir kısmına göre arz kelimesinin başındaki belirlilik takısı (lâm-ı ta‘rîf) cins belirtmektedir, yani arz türünün veya bu türden olan bir kısım cisimlerin –bazı özellikler bakımından– yedi göğe benzerlik, denklik yahut uyum içinde olduğunu anlatmaktadır. Diğer bir gruba göre ise bu takı belirli bir varlığı yani dünyamızı ifade etmektedir; bu durumda çıkan mâna şu olmaktadır: Dünyamızın kıtaları, tabakaları veya bölgeleriyle yedi sema arasında bir nitelik benzerliği vardır, ki bu anlamıyla âyet bizi bu konuda bilimsel araştırmalara sevk etme amacı taşımaktadır. Bu yorumu benimseyen bazı müfessirler yer ile diğer gök cisimleri arasındaki küre biçiminde olma, güneşten ışık alma gibi benzerlikler üzerinde durmuşlardır. Ayrıca bunu gök cisimleriyle arz arasındaki maddî ögelerin benzerliği şeklinde anlamak da mümkündür.
c) Arz kelimesinin başındaki “min” edatının “başlangıç bildirme” mânası da esas alınabilir. Elmalılı, bu ihtimal üzerinde duran bir müfessire rastlamadığını, ama dil açısından bunun doğru olabileceğinde tereddüt duymadığını belirtir. Bu yaklaşıma göre âyette “arz” kavramıyla insanın aslına işaret edilmiştir; çünkü insan topraktan yaratılmıştır. İnsanın yedi semaya benzetilen yönü ise onun idrak ve şuurunun kaynakları olan ve yediden aşağı olmayan bilgi imkânlarıdır ki bunlar da beş duyu, akıl ve “vahiy tecellileri”dir (VII, 5081).
d) Yedi sayısı bazan bilinen anlamında değil çokluğu belirtmek için kullanılır; “yedi gök” deyimi de yerle ilgili tasvir de çokluğu anlatmak için kullanılmıştır.
e) Bu ifade, o dönemde evrende yedi gök ve yedi arz bulunduğu telakkisi hakim olduğu için böyle kullanılmış ve muhatapların zihinlerine sığdırabildikleri evren tasavvuru esas alınarak, bildikleri, varlığını kabul ettikleri her şeyin, kısaca bütün evrenin yüce Allah tarafından yaratıldığına dikkat çekilmek istenmiştir.
Bilimsel veriler, göklerle arz arasındaki benzerliğin, gök cisimlerini ve yerküreyi oluşturan maddî unsurlarla ilgili olduğu yönündeki yorumu destekler niteliktedir. Kanaatimize göre, Kur’an’ın genel üslûbu ve buradaki ifade akışı dikkate alındığında, bu ibareyi bir bilgi problemi haline getirecek yorum yapmak yerine, âyetin asıl amacı üzerinde durmak uygun olur. Bu amacı kısaca, insanı, evrendeki bütün varlıkların Allah tarafından yaratıldığı, varlıklar âleminde olup biten hiçbir şeyin O’nun bilgisi ve kudreti dışında kalamayacağı bilinci içinde olmaya çağırma şeklinde özetlemek mümkündür. İbn Âşûr’a göre âyet yerkürenin, Allah Teâlâ’nın azamet ve kudretini gösterme hususunda göklerden aşağı kalmayacağını özellikle belirtme amacı taşımaktadır (XXVIII, 339-340). Bu yorumu şu açıdan önemli görüyoruz: Kur’an bütünü itibariyle insana verilen değerin bir ifadesi olduğu gibi yine Kur’an’da insanın değeri konusuna yapılmış özel vurgular da bulunmaktadır. Bu değerli varlığa lutfedilen nimetler arasında en hayatî olanlarını –şu ana kadar bilinebildiği kadarıyla– sadece yerkürenin sahip olduğu ve her şeyden önce insanın varlık sahnesine çıkıp varlığını devam ettirmesine imkân veren özellikler oluşturmaktadır. Kur’an’da sema kelimesinin çoğul kullanıldığı âyetlerde genellikle arz kelimesine de yer verilmesi ve ilâhî kudretin kanıtlarına değinilen âyetlerde arz kelimesinin oldukça önemli bir yer tutması da bu noktayı destekler niteliktedir. Bu ise nihaî tahlilde âyetin, insanın kendisine verilen değeri ve önemi iyi idrak etmesi, ayrıca mukayeseli yerküre ve uzay araştırmaları yaparken bu konuda bilgileri arttıkça Allah’a şükür borcu ve kulluk vecîbesinin daha fazla bilincine varması gerektiği şeklinde bir özendirme mesajı içerdiğini ortaya koyar.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 396-397