Ayet
-
وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ اَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهٖ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَاباً شَدٖيداً وَعَذَّبْنَاهَا عَذَاباً نُكْراً
﴿٨﴾
-
فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْراً
﴿٩﴾
-
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَدٖيداً فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِۚۛ اَلَّذٖينَ اٰمَنُواۚۛ قَدْ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكُمْ ذِ كْراًۙ
﴿١٠﴾
-
رَسُولاً يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ مُبَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِؕ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحاً يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرٖي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَٓا اَبَداًؕ قَدْ اَحْسَنَ اللّٰهُ لَهُ رِزْقاً
﴿١١﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Aile ilişkilerinin düzenli, hak ve hukuka dayalı yürümesi, harcamalarda dengenin gözetilmesi gibi iyi ve yararlı amaçlar etrafında bazı hükümleri açıklayan âyetlerden sonra burada Allah’ın ve elçilerinin buyruklarına karşı direnen, taşkınlık eden toplumların acı âkıbetlerine değinilmesi, toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumunun ve bununla yakından ilgili olan iktisadî düzenin sağlam bir yapıda olması ve sağlıklı işlemesinin, medeniyetlerin varlık ve bekaları açısından ne kadar önemli olduğuna, böyle bir yapının kurulup geliştirilebilmesinin ise ancak davranışlarını Allah inancı ve ahlâk ilkeleriyle şekillendiren ve denetleyen bireyler yetiştirilmesine bağlı bulunduğuna ilişkin bir uyarı olarak değerlendirilebilir. Nitekim İslâm bilginleri amelî ahlâkı incelerken, eski kültürlerin doğru bildikleri yönlerinden de istifade ederek bu çerçevedeki ilke ve kuralları fert, aile ve toplum düzeyinde ele almalarının yanında iktisâdî ahlâk ve ailenin iyi yönetilmesi üzerinde özel bir biçimde durmuşlar, hatta “tedbîr-i menzil” adını verdikleri ekonomi-politik ağırlıklı bir ilmî disiplin geliştirmişler, siyaseti de genellikle bilinen işlevlerinin yanında bütün bireylerin mânevî gelişimini ve en yüksek mutluluktan pay almalarını sağlayan bir kurum ve siyaset bilimini öncelikle bu imkânları araştıran bir disiplin olarak görmüşlerdir.
8 ve 9. âyetlerde Allah’ın buyruklarına, ilâhî-tabii yasalara uymamakta direnip kaosu yeğleyenlerin sonlarının hüsran olduğu belirtildikten sonra 11. âyette peygamber ve ilâhî kitap göndermenin amacının insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak olduğu ifade edilerek, dirlik ve düzenliği sağlayabilmek ve anarşiden kurtulabilmek için vahyin aydınlığından müstağni kalınamayacağına bir kez daha dikkat çekilmiştir.
10. âyette geçen “uyarı” diye çevirdiğimiz zikir (zikr) kelimesi, “unutmama, hatırlama, anma, öğüt” mânalarına gelir; hiç dikkatten uzak tutulmaması ve uyulması gereken bir öğüt olduğundan Kur’an-ı Kerîm’i ifade etmek üzere burada ve başka bazı âyetlerde bu kelime kullanılmıştır. 11. âyetteki elçiden maksat müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre Hz. Muhammed’dir; Cebrâil’in kastedildiği kanaatinde olanlar da vardır (bk. Zemahşerî, IV, 112; Şevkânî, V, 284). Öte yandan, 10. âyetin sonundaki zikir kelimesinin hemen ardından “elçi” anlamındaki resul kelimesine yer verilmiş olması, bunların her ikisiyle Kur’an’ın veya Hz. Muhammed’in kastedildiği yorumları da yapılmıştır. İbn Atıyye –bu kullanımın i‘câz üslûbu gereği böyle olduğunu belirtip– birincinin Kur’an’ı, ikincinin Hz. Peygamber’i ifade ettiği görüşünü tercih eder (V, 327).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 395-396