Ayet
-
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَرٖيمٌۙ
﴿١٧﴾
-
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِؕ اِنّٖي لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌۙ
﴿١٨﴾
-
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّٖٓي اٰتٖيكُمْ بِسُلْطَانٍ مُبٖينٍۚ
﴿١٩﴾
-
وَاِنّٖي عُذْتُ بِرَبّٖي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِؗ
﴿٢٠﴾
-
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا لٖي فَاعْتَزِلُونِ
﴿٢١﴾
-
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
﴿٢٢﴾
-
فَاَسْرِ بِعِبَادٖي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
﴿٢٣﴾
-
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًؕ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
﴿٢٤﴾
-
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
﴿٢٥﴾
-
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرٖيمٍۙ
﴿٢٦﴾
-
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فٖيهَا فَاكِهٖينَۙ
﴿٢٧﴾
-
كَذٰلِكَࣞ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَرٖينَ
﴿٢٨﴾
-
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرٖينَࣖ
﴿٢٩﴾
-
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهٖينِۙ
﴿٣٠﴾
-
مِنْ فِرْعَوْنَؕ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِفٖينَ
﴿٣١﴾
-
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمٖينَۚ
﴿٣٢﴾
-
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا فٖيهِ بَلٰٓؤٌا مُبٖينٌ
﴿٣٣﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Hz. Peygamber ve müminlerin karşısında Arap müşrikler olduğu gibi burada zikredilen tarihî örnekte de Hz. Mûsâ ve ona iman eden İsrâil-oğulları karşısında Firavun ve adamları vardı. Onlar inkârda direnip yapılacak başka bir şey de kalmayınca Allah, İsrâiloğulları’na vaad ettiği mûcizelerden birini lutfetti, Hz. Mûsâ’ya, inananları alıp gece yolculuğa çıkmasını emretti. Ken‘ân diyarına gitmek için Kızıldeniz’i geçmek gerekiyordu. Allah onlara denizden bir yol açtı, selâmetle geçtiler, arkadan gelen Firavun ve askerleri ise denizde açılan o yolun yeniden su ile dolması sebebiyle boğuldular. Mısır’da büyük bir refah, sayısız nimetler içinde yaşıyorlardı, bâtıl bir dâva uğruna bütün bu nimetleri, daha da önemlisi canlarını kaybettiler (denizin yarılması, geçiş için yol açılması ile ilgili olarak bk. Bakara 2/50). Dün köle olarak kullandıkları ve durmadan aşağılayıp işkence ettikleri İsrâiloğulları’na bu gibi nimetler bahşedildi. Tabii bu lutuflar da şartlı idi, İsrâiloğulları Hz. Musâ’ya iman ettikleri için bu nimetler, aynı çağda ve çevrede yaşayan başka topluluklara değil, kendilerine verilmişti; şart ise Allah’a itaat etmek, peygamberin yolundan gitmekti.
29. âyette geçen “Ne gök ağladı ne de yer” ifadesi mecazidir; kendilerini bir şey zanneden, başkalarını aşağılayan, kendilerinin içinde bulunmadığı bir dünya tasavvur edemeyen Firavun ve yandaşlarının hiç de önemli kimseler olmadığı anlatılmaktadır.
Kaynak :