Ayet
-
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذٖينَ يُقَاتِلُونَ فٖي سَبٖيلِهٖ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ
﴿٤﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Burada dayanışma ruhu içinde imanları uğruna çarpışan müminlerden övgüyle söz edilmesi, bu âyetlerin “Allah katında en sevimli işin ne olduğunu bilsek de işlesek!” (Şevkânî, V, 215) dedikleri halde savaş zorunluluğu ortaya çıkınca aynı samimiyet ve kararlılığı gösteremeyenler hakkında indiğine dair rivayetleri destekler nitelikte bulunmuştur. Bununla birlikte, Allah yolunda söz ve güç birliği etmiş bir topluluğun tam bir uyum ve beraberlik içinde olması önceki âyetlerdeki tutarlılık fikrinin bir uzantısı olarak düşünülebilir; dolayısıyla burada da muayyen olaylarla sınırlı olmaksızın genel bir ilkeye dikkat çekildiğini söylemek daha uygun olur.
Âyette geçen bünyânün mersûs tamlamasını, –“kurşun” anlamına gelen rasâs kelimesiyle bağ kurularak– “kurşunlu, parçaları kurşunla kenetlenerek yekpâre bir cisim haline gelmiş olan muhkem bina” (Elmalılı, VII, 4927), hatta Taberî’nin aktardığı bir görüşe göre “kurşundan yapılmış” (XXVIII, 86) şeklinde açıklayanlar bulunmakla beraber, İbn Abbas’tan gelen bir rivayette yer alan şu izah, o dönemin yapı malzemeleri ve inşâ usulü bilgilerine daha uygun düşmektedir: Taş taş üstüne konur, sonra aralardaki gedikler küçük taşlarla tıkanır, ardından harç ile sıvanırdı; buna Mekkeliler “mersûs” derlerdi (Râzî, XXIX, 312). Bu izahta mersûs kelimesi “istif etme, dizme, birbirine yapıştırma” mânalarına gelen “rass” kökünden türetilmiş bir sıfat fiil olarak düşünülmüştür. Her hâlükârda âyetin “yekpâre bir yapı gibi kenetlenmiş saflar halinde” diye çevirdiğimiz kısmıyla, unsurları çok sağlam biçimde birbirine raptedilmiş, belli bir düzen ve âhenk içinde bulunan bir yapının örnek gösterildiği açıktır. Nitekim birçok müfessir, bu benzetmeyle, maddî bir birlik ve düzenin yanı sıra ve bundan da önce gönül birliği ve dayanışma ruhunun önemine dikkat çekildiğini ifade etmiştir.
Kur’an-ı Kerîm âyetlerinin son kelimelerinin şiirden farklı biçimde, ifadeyi lafız güzelliğinin icaplarına mahkûm etmeyen ama mânayı esas alırken bir yandan da kendi tabii güzelliği içinde eşsiz bir âhenk ve mûsiki oluşturan sıralanışı Kur’an ilimleriyle meşgul olanların dikkatini çekmiş; onlar, bu kelimeler için “fâsıla”, son harfleri için de “fâsıla harfi” terimini kullanmışlardır. Elmalılı bu sûrede “sâd” harfinin sadece bu âyette fâsıla oluşturmasını yukarıda açıklanan “mersûs” kelimesinin önemine yapılmış özel bir vurgu olarak görür; aynı şekilde sûrenin “dizi, sıra, sıralanmış” anlamlarına gelen bir kelimeyle (Saf sûresi olarak) adlandırılmasının da dayanışma fikrinin ehemmiyetine dair bir uyarı anlamı taşıdığını belirtir (VII, 4927).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 334-335