Ayet
-
اَلَّذٖينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَؕ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِؕ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ فٖي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْؕ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰىࣖ
﴿٣٢﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Ödüllendirilmeyi hak edenlerin temel bir niteliğine daha dikkat çekilmektedir. Buna göre Allah katında makbul insan olma sadece iyilik severlikle tanımlanamaz; onlar ayrıca büyük günahlardan ve çirkin fiillerden kaçınan, kısaca ahlâkî duyarlılığı gelişmiş ve eylemlerine yansımış müminlerdir. “Ufak tefek kusurlar” diye çevrilen lemem kelimesi kapsamına giren fiiller için tefsirlerde, haram olan öpme, dokunma, bakma gibi örnekler verilmiştir. Ayrıca kelimenin sözlük anlamına ve bu konudaki bazı rivayetlere dayanılarak “lemem” şu mânalarla da açıklanmıştır: a) Kişinin aklından geçirdiği fakat eyleme dönüştürmediği kötülükler, b) Yapmaya başlamışken pişmanlık duyup vazgeçtiği kötülükler, c) Müslüman olmadan önce işlediği şirk ve diğer günahlar,
d) Dünyada cezayı âhirette de azabı hak ettirmeyecek derecedeki günahlar (Taberî, XXVII, 65-69; günah çeşitleri ve büyük günah hakkında bilgi için bk. Nisâ 4/31; “çirkin işler” diye çevrilen ve fâhişe kelimesinin çoğulu olan fevâhiş, “hayasızlıklar, kötülükler” şeklinde de tercüme edilebilir, bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/135; En‘âm 6/151).
Âyetin “sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi” anlamı verilen kısmı “sizi yeryüzünde yarattığında; atanız Âdem’i, insan cinsini, ilk insan hücreciğini yarattığı esnada; insanın oluşumundaki, yani annenin yumurtası ile babanın sperminin meydana gelmesindeki temel gıdayı topraktan yarattığı sırada” mânalarıyla da açıklanmıştır. Âyetin devamında kişinin anne karnındaki devresinden söz edilmesi, bu ifadelerle Allah Teâlâ’nın, insanları kendilerinin dahi bilemedikleri, hatırlayamadıkları dönemleriyle bildiğine dikkat çekmenin amaçlandığını göstermektedir. Günahlardan ve çirkin fiillerden kaçınma çabası göstermenin önemine ve yüce Allah’ın bağışlamasındaki enginliğe değinildikten hemen sonra yaratılış kanununa değinilmesi, insanın Allah’ın ilmi ve kudreti karşısındaki aczini iyi kavraması, kendisinin günahsız olabileceği gibi bir yanılgıya ve benlik iddiasına asla kapılmaması için yapılmış bir uyarı anlamı taşır. Nihayet “Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur” anlamına gelen bir cümleyle her bir fert hakkındaki bilginin Allah katında mevcut olduğu, kimsenin ecrinin zayi olmayacağı, dolayısıyla insanların kendi iyiliklerini başka insanlara onaylatma ihtiyaçlarının bulunmadığı veya bu iyiliklerin değerini bulması için kendilerini anlatmaları, övmeleri gerekmediği hatırlatılmış olmaktadır (bu konuya ışık tutan bir olay ve Hz. Peygamber’in bir değerlendirmesi için bk. Ahkaf 46/9).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 172-173