Ayet
-
وَسَيُجَنَّبُهَا الْاَتْقٰىۙ
﴿١٧﴾
-
اَلَّذٖي يُؤْتٖي مَالَهُ يَتَزَكّٰىۚ
﴿١٨﴾
-
وَمَا لِاَحَدٍ عِنْدَهُ مِنْ نِعْمَةٍ تُجْزٰىۙ
﴿١٩﴾
-
اِلَّا ابْتِغَٓاءَ وَجْهِ رَبِّهِ الْاَعْلٰىۚ
﴿٢٠﴾
-
وَلَسَوْفَ يَرْضٰى
﴿٢١﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Bazı müfessirler 19-21. âyetlerin (bk.Taberî, XXX, 146), bazıları ise 5-19. âyetlerin (bk. Elmalılı, VIII, 5881), müşriklerin işkence ettiği köleleri satın alıp âzat ederek hürriyetlerine kavuşturan Hz. Ebû Bekir hakkında indiğini söylemişlerdir. Âyetler böyle bir özel olay üzerine gelmiş olsa da, hükümleri ve mesajları geneldir. Müşrikler Hz. Ebû Bekir’in bu yaptıklarını, mukabil bir iyilik veya bir menfaat karşılığında yaptığını iddia etmişlerdi. Burada, böyle bir iddia vesilesiyle şöyle bir temel ilke ortaya konmuş bulunuyor: İman ve amelde takvâ düzeyine ulaşmış bir mümin, birine iyilik yapmak için mutlaka ondan bir iyilik görmek, bir karşılık ve menfaat elde etmek gerektiğini düşünmez; mümin, her türlü nimetin yalnızca Allah’ın bir lutfu olduğuna, iyiliklerin de ilke olarak bir çıkar hesabıyla değil, sadece Allah rızâsı için yapılması gerektiğine inanır. Böylece bu âyetlerde müşriklerin bencil ve çıkarcı zihniyet ve ahlâk yapılarının yansımasından ibaret olan yukarıdaki iddiaları reddedilmiş, Hz. Ebû Bekir örneğinde gönüllerini insan sevgisi ve cömertlikle bezeyen müminler Allah tarafından takdirle anılmıştır.
“Takvâ ehli” diye çevirdiğimiz etkā kelimesinin kök anlamı, “büyük bir tehlikeye karşı kendine bir şeyi siper edinerek korunmak”tır. Bu kökten gelen takvâ kavramı Kur’an’da ağırlıklı olarak, “kötülüklerden uzak durup iyilikler yapmak ve bu amelleri sayesinde kendini cehennem azabına karşı korumak” anlamında geçmektedir. Nitekim burada da 14. âyette muhataplar “alev alev yanan ateş”e karşı uyarıldıktan sonra 17-20. âyetlerde, birine borçlu olmadıkları, kimsenin kendilerinde bir hakkı bulunmadığı halde bile, sırf Allah rızâsı için insanlara mal yardımı yapıp manen arındıkları ve bu sayede ateşten uzak tutulacakları bildirilmiştir. Nihayet son âyette, Allah rızâsına böylesine değer veren, kendisini bu rızâdan mahrum bırakacak günahlardan sakınan, tamamen karşılıksız olarak seve seve insanlara yardım edenlerin, Allah tarafından razı edilecekleri; yani korktuklarından emin ve umduklarına nâil olacakları müjdelenmiştir ki, inanan bir kimse için bundan daha büyük bir müjde olamaz.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:635