Ayet
-
اِنَّ الَّذٖينَ يُجَادِلُونَ فٖٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۙ اِنْ فٖي صُدُورِهِمْ اِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغٖيهِۚ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ
﴿٥٦﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Zemahşerî, âyetteki kibir kavramını, “önder ve lider olma isteği, herkesten üstün olma arzusu” şeklinde tanımladıktan sonra özetle şu açıklamayı yapar: Peygamber’in inkârcı düşmanları, onun kendilerinden daha çok itibar kazanıp ileride kendilerini yönetimi altına almasından kaygı duydukları için ona düşmanlık duyguları besliyor; ortaya koyduğu kanıtları reddediyorlardı. Çünkü peygamberlik bütün liderliklerden üstündü (III, 375).
Âyet şu gerçeğe de işaret etmektedir: İnsan, bir konuda iki sebeple tartışmaya girişebilir. a) Kesin bilgi ve kanıt (sultân), b) Kibir duygusu. Kur’an üzerine tartışmaya girişenlerin tartışma sebepleri, akıl ve bilgi temeline değil, kibir duygusuna dayanıyordu. Onlar, Hz. Peygamber’e tâbi olmayı; daha önce müslüman olan, içlerinde kölelerin, câriyelerin de bulunduğu sıradan insanların arasına katılmayı kendilerine yediremiyorlardı. Kur’an’a karşı mücadele verirken amaçları Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini başarısız kılmak, bu suretle onun yönetim ve önderliğini imkânsız hale getirerek putperest geleneğin kendilerine sağladığı statüyü devam ettirmekti. İşte “asla ulaşamayacakları” ifadesiyle onların bu amaçlarının gerçekleşmeyeceğine, kibirlerinin bir kuruntudan öteye geçmeyeceğine; temsil ettikleri şirk zihniyetinin –büyümek şöyle dursun– giderek küçüleceğine ve ortadan kalkacağına işaret edilmiştir.
Âyette özetlenen tavır, Câhiliye Arabı’nın baskın özelliği olmakla birlikte sadece o topluma ve o döneme mahsus olmayıp günümüzde de görülen hem bireysel hem toplumsal bir insanlık sorunudur. Kendilerini, soylu, uygar, kültürlü, aydın, çağdaş vb. sıfatlarla niteleyenlerden bazılarının, bu kavramların dışında tuttukları geniş kitlelerin inanç, değer, görüş ve yaşama tarzlarını açıkça veya dolaylı biçimde aşağılamaları aynı ilkel büyüklenme duygusunun aynı veya farklı görüntülerle dışa yansımasıdır. Genellikle seçkinlik iddiasında bulunanların, kendilerine daha çok söz, daha çok oy, daha çok özgürlük, daha çok imkân sağlanması gerektiği yönündeki anlayışları da yine bu duygunun tezahürlerindendir. İşte Kur’an en çok bu haksız ve zalim zihniyetle mücadele etmiştir; çünkü bu anlayış, esas itibariyle insanın ve iyi, doğru olan insana yaraşır değerlerin aşağılanmasıdır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 669-670