Ayet
-
فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُٓوا اَبْنَٓاءَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَٓاءَهُمْؕ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرٖينَ اِلَّا فٖي ضَلَالٍ
﴿٢٥﴾
-
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونٖٓي اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّٖٓي اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ دٖينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِي الْاَرْضِ الْفَسَادَ
﴿٢٦﴾
-
وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّٖي عُذْتُ بِرَبّٖي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِࣖ
﴿٢٧﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Bu ifadelerden anlaşıldığına göre –henüz Tevrat gelmemiş olsa da– Mûsâ, kavmini kurtarmak için geldiği Mısır’da Firavun ve çevresine Allah’ın birliği inancına dayalı İsrâil dinî kültüründen gelen bazı inançlardan söz etmişti. Halbuki eski Mısır dinî geleneğine göre firavunlar hem kral hem de tanrının oğlu, dolayısıyla tanrı sayılıyorlardı. İşte Firavun, muhtemelen, Mûsâ’nın sözünü ettiği dinî inançların kendi halkının geleneksel dinî telakkisini ve kendisinin o telakkiye göre sahip olduğu konumu tehlikeye sokacağını gördüğü için bu kaygısını çevresindekilere, “Onun, dininizi değiştireceğinden yahut ülkede huzursuzluk çıkaracağından kaygı duyuyorum” şeklinde ifade etmiş ve Mûsâ’yı öldürmeye, ona inananların erkek çocuklarını katliama tâbi tutmaya karar vermişti. Nitekim İbn Atıyye de söz konusu âyetleri bu yönde yorumlamaktadır (IV, 555). Ancak bu büyük tehlikeye rağmen Hz. Mûsâ, âhirete inanmadıkları için yaptıklarının yanlarına kalacağını sanan bütün despotik güçlere karşı Allah’ın, kendisine inanıp güvenerek doğru yolda azimle ilerleyenlere yardım edeceğinden emindi.
Kaynak :