Hakkında
Medine döneminde inmiştir. 31 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “insan” kelimesindenalmıştır. Aynı âyette geçen “ed-Dehr” kelimesinden dolayı Dehrsûresi diye de anılır. Dehr, zaman demektir. Sûrede başlıca, ahiret hayatıyla ilgilimeseleler ve özellikle takva sahiplerinin cennette kavuşacakları çeşitli nimetlerkonu edilmektedir.Nuzül
Mushaftaki sıralamada yetmiş altıncı, iniş sırasına göre doksan sekizinci sûre olup müfessirlerin çoğunluğu sûrenin tamamının Medine’de indiğini söylemişlerdir. İbn Âşûr ise Medine’de Rahmân sûresinden sonra, Talâk sûresinden önce indiğine dair rivayeti vermekle birlikte üslûp ve içeriğini dikkate alarak sûrenin Mekke’de indiğini söyleyen rivayetleri tercih eder. Bir kısmının Mekke’de bir kısmının Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (Şevkânî, V, 397; İbn Âşûr, XXIX, 370).
Konusu
Sûrede insanın yaratılış aşamaları, yükümlülükleri, âhirette insanlar için hazırlanmış olan nimetler ve cezalar, bunlarla karşılaşacak insanların cennet ve cehennem hayatları çok canlı ve çarpıcı bir üslûpla anlatılmakta; ayrıca Kur’an’ın Allah katından indirildiği, bir öğüt ve nasihat olduğu bildirilmekte, insanın hür ve sorumlu olması ile Allah’ın irade ve yaratma sıfatları arasındaki ince ve dengeli ilişkiye dikkat çekilmektedir.
Fazileti
İnsân Suresi 1. Ayet Tefsiri
Ayet
-
هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ حٖينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـٔاً مَذْ كُوراً
﴿١﴾
Meal (Kur'an Yolu)
Tefsir (Kur'an Yolu)
İnsan kelimesi, “beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins kökünden türetilmiş olup akıl ve fikir sahibi, konuşarak anlaşan sosyal bir varlık türünü ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü’l-Kur’ân, “ins” md.). Kur’an’da altmış beş yerde insan, on sekiz yerde ins, bir yerde de insî (insanın her bir ferdi) geçmekte, bir âyette “enâsî”, 230 yerde nâs şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. İlgili âyetlerin çokluğundan da anlaşıldığı üzere Kur’an’da insan çeşitli yönleriyle ele alınmış; onun nasıl yaratıldığı, mahiyeti ve yaratılış amacı anlatılmıştır (meselâ bk. Nisâ 4/1; Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-15; Kıyâmet 75/37; ayrıca bk. İlhan Kutluer, “İnsan”, DİA, XXII, 320-323).
Kıyâmet sûresinin son âyetlerinin devamı mahiyetindeki bu âyetlerde öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden insana, onun varlık alanına çıkmazdan önceki hiçliği, aslı ve yaratılış aşamaları hatırlatılarak bundan ibret alması ve ders çıkarması istenmiştir. İlk âyetteki hîn kelimesi “sınırlı bir zaman, bir süre” anlamına gelir; dehr ise “bir vakitle sınırlanmamış mutlak zaman” demektir (Râgıb el-İsfahânî, a.g.e., “hyn” ve “dhr” md.). Elmalılı âyetin bu kısmını şöyle açıklar: “Hîn”, mutlak ve bütün zamanı değil, zamandan, az veya çok bir müddeti, vakit gibi az veya çok bir cüzü ifade eder. Burada “dehr”in başlangıcı olan âlemin yaratılışı ile insanın yaratılışı noktalarıyla sınırlıdır. Hîn kelimesinin nekre (belirsiz) olması ise haddi zatında sınırlı olmakla beraber, insana nazaran miktarının meçhul olduğuna işarettir. Yani, şu muhakkak ki, insan cinsi âlemin yaratılışından hayli müddet sonra yaratılmıştır. Âlemin yaratılışı ile başlayan “dehr”den, insan cinsinin yaratılmasına kadar sizin için meçhul, ama yine de bu iki nokta ile sınırlı bir müddet cereyan etmiş, insana doğru gelmiştir. Öyle ki, o müddet zarfında insan, anılır, bu nam ile tanınır bir şey olmamıştır (IX, 5492-5493).
Diğer yönden her bir insan, var olmazdan önce bir hiçtir; sonra babasında bir sperm ve anasında bir yumurtadır. Daha sonra bu ikisinin birleşmesiyle ana rahminde bir embriyo haline gelmektedir. Nitekim 2. âyette insanın “katışık bir nutfe”den yani ana rahminde döllenmiş yumurtadan yaratıldığı ifade buyurulmuştur. Kendisine görme, işitme gibi organlar da lutfedilen bu varlık artık yükümlülüklere muhatap ve imtihana tâbi tutulabilecek bir kıvama gelmiş olmaktadır (insanın yaratılış aşamaları hakkında bilgi için bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-15; Kıyâmet 75/37).