Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Meryem Suresi

312
16 . Cüz
96
Ayet
اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُداًّ
٩٦
Meal
İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. 96﴿

Tefsir

Önceki âyetlerde dünyada Allah’a ortak koşanların fena halleri anlatıldıktan sonra, bu âyette de iman edip iyi davranışta bulunanların güzel halleri anlatılmaktadır. Bu bağlamda Allah, –rahmet ve merhametinin bolluğunu ifade eden rahmân ismini de anarak– kendisine iman eden kulları için bir sevgi yaratacağını, yani onları seveceğini ve diğer kullarına da sevdireceğini, dolayısıyla müminler arasında kardeşlik ve muhabbet duygularını gelişeceğini bildirmektedir. Hz. Peygamber de Allah’ın, bir kulu sevdiğinde onu Cebrâil’e, göklerdeki varlıklara ve yerdeki insanlara sevdireceğini haber vermiştir (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 6, “Edeb”, 41). Hadisin farklı rivayetlerinde Allah’ın sevmediği kimseyi de aynı şekilde meleklere ve insanlara sevdirmediği bildirilmektedir (Müsned, II, 413).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 620-621
97
Ayet
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقٖينَ وَتُنْذِرَ بِهٖ قَوْماً لُداًّ
٩٧
Meal
(Ey Muhammed!) Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları Kur'an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. 97﴿

Tefsir

Allah Teâlâ, gönderdiği peygamber hangi kavimden ise onlara iyice açıklasın diye mesajını o kavmin diliyle göndermiştir. Kur’an’ı da Arap olan Hz. Peygamber’e Arapça olarak indirmek ve anlaşılır kılmak suretiyle kolaylaştırmıştır ki hem Peygamber kitabı iyi anlasın hem de halkına kolaylıkla tebliğ ederek müjdeleme ve uyarma görevini tam mânasıyla yerine getirebilsin (krş. Yûsuf 12/2).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 621
98
Ayet
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍؕ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزاً
٩٨
Meal
Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun? 98﴿

Tefsir

Sûrenin bu son âyetinde insanlar bir defa daha uyarılarak yukarıda anlatılan azgın kavimden önce de Allah’ın âyetlerini inkâr edip uyarı­larına kulak vermeyen nice nesillerin helâk edildiği, böylece onların yeryüzünden ve tarih sahnesinden silinip gittikleri bildirilmektedir. Şimdi onlardan hayat belirtisi olarak hiçbir şey görülmemekte, ne bir ses ne bir nefes işitilmektedir. Âyet, Kur’an’ın uyarılarına kulak vermeyenlerin de aynı şekilde ceza göreceklerine dikkat çekmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 621
Tâhâ Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Nüzûl

Mushaftaki sıralamada yirminci, iniş sırasına göre kırk beşinci sûredir. Meryem sûresinden sonra, Vâkıa sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 130 ve 131. âyetlerin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır.Hz. Ömer’in İslâmiyet’i kabul edişiyle ilgili meşhur rivayette Ömer’in, kız kardeşi ve eniştesinin evine baskın yaptığında işittiği ve çok etkilendiği âyetlerin Tâhâ sûresinin âyetleri olduğu ve bu olayın peygamberliğin beşinci yılında cereyan ettiği dikkate alınarak, genellikle Mekke döneminin ortalarına doğru indiği kabul edilir.

Kaynaklarda nüzûlü için belirli bir sebepten söz edilmez. Geldiği dönemin şartları ve sûrenin içeriği, Hz. Peygamber’e ve müminlere teselli verip onların moralini yükseltmeyi amaçladığını göstermektedir.

Adı/Ayet Sayısı

         Adını –anlamı, yerinde açıklanacak olan– ilk âyetinden almaktadır. Bazı kaynaklarda “Sûretü’l-kelîm” ve “Sûretü Mûsâ” şeklinde de anılır.

Konusu

Hz. Peygamber’in mâneviyatını yükselten ve Allah’ın kudretine dikkat çeken ifadelerle başlanmış, ardından Hz. Mûsâ’nın Firavun’la mücadelesine, Cenâb-ı Hakk’ın İsrâiloğulları’na lutfettiği nimetlere ve onların hatalı tutumlarına geniş bir biçimde yer verilmiştir. Daha sonra Hz. Âdem’in yaratılışına, şeytanın onu ve eşini kandırıp cennetten çıkma­larına sebep oluşuna değinilmiş, inkârcıların karşılaşacakları âkıbet hatırlatılmış ve ebedî mutluluğun Allah’a saygıda kusur etmekten sakınanların olacağı belirtilmiştir.

Fazileti

Hz. Peygamber’den rivayet edilen bir hadiste anlatıldığına göre, Tâhâ ve Yâsîn sûrelerini işiten melekler şöyle demişlerdir: Bun­ların kendilerine gönderileceği ümmete ne mutlu, bunları taşıyan gönül­lere ne mutlu, bunları okuyan dillere ne mutlu!” (Dârimî, “Fezâ­ilü’l-Kur’ân”, 20).

Birçok sûrede olduğu gibi âyetlerinin kısa ve sonlarının secili olması sûrenin okunuşuna apayrı bir mûsiki katmaktadır.

1
Ayet
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
طٰهٰ
١
Meal
Tâ Hâ. 1﴿

Tefsir

Müfessirler arasında, bu sûrenin ilk âyetini oluşturan ve “tâ-hâ” şeklinde okunan iki harfin mahiyeti ve anlamı hususunda iki yorum vardır. a) Bunlar bazı sûrelerin başında yer alan ve teker teker okunduğu için “hurûf-i mukattaa” diye adlandırılan harflerdendir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/1). b) Bunlar ayrı iki harf değil, anlamı olan bir kelimedir. Bu eğilim içinde kuvvetli bulunan görüşe göre bu kelime Arapça’nın bazı lehçelerinde “ey kişi, ey insan!” mânasına gelmektedir. Bu görüşün sahipleri, İslâm öncesi Arap şiirinden bu anlamdaki kullanımı gösteren örnekleri zikrederler. Ayrıca bu kelimenin Allah’ın isimlerinden biri olduğu ve bu âyette o isme yemin edildiği görüşü de ileri sürülmüştür (bk. Taberî, XVI, 135-137; İbn Âşûr, XVI, 182-183).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 624
2-4
Ayet
مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ
٢
اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ
٣
تَنْزٖيلاً مِمَّنْ خَلَقَ الْاَرْضَ وَالسَّمٰوَاتِ الْعُلٰىؕ
٤
Meal
(Ey Muhammed!) Biz Kur'an'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. 2-3﴿ (O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir. 4﴿

Tefsir

Resûlullah’ın ve müslümanların çok zor şartlar altında bulundukları bir dönemde inen sûre, insanlık için bir lutuf olan Kur’an’ın ne yüce bir makamdan geldiğine dikkat çeken, muhataplarına mânevî huzur ve tatmin sağlayan, moral gücünü yükselten ifadelerle başlamaktadır. 2. âyetin “mutsuz olasın diye indirmedik” şeklinde çevirdiğimiz kısmını “eziyet, zahmet çekesin diye indirmedik” şeklinde tercüme etmek mümkündür. Her iki mânaya göre âyetten çıkan sonuç şu olmaktadır: Kur’an’ın getirdiği ilâhî mesajın amacı, insanın yaşama sevincini kırmak veya yok etmek değil, yaratılış amacına uygun bir sorumluluk bilinci taşıyanlara yol göstermek, hatırlatma ve uyarılarda bulunmaktır. Bazı müfessirler Resûlullah’ın tebliğ görevi esnasında çektiği sıkıntıları ve gece ibadetinden ötürü tâkatten düştüğünü anlatan rivayetlerle bağ kurarak ve ibadette maksadın meşakkat olmadığını belirtmek için âyete, Kur’an’ın insanı güç yetiremeyeceği şeylerle sorumlu tutmak üzere gelmediği mânasını vermişler; bazıları da burada, Hz. Peygamber’in hep bu sıkıntılı duruma mahkûm kalmayıp güçlü ve itibarlı olacağı ve değerinin bilineceği günlere de kavuşacağı yönünde müjde verildiği yorumunu yapmışlardır (bk. Taberî, XVI, 137; Râzî, XXII, 3-4). Âyetlerin indiği dönemle ilgili rivayetler ışığında, hemşehrilerinin hakikatleri görmemekte ve elleriyle yaptıkları putları tanrı edinmekte direnmeleri karşısında mâneviyat kırıklığına uğrayan Hz. Peygamber’e teselli verildiği, Kur’an’ın, ancak insan olmanın sorumluluğunu taşıyanlar ve bunun hakkını verememekten korkanlar için öğüt ve uyarı etkisi yapacağı bildirilerek bu bilinçten yoksun olanlar için kendisini helâk etmemesi gerektiğine imada bulunulduğu anlaşılmaktadır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 624-625
5-8
Ayet
اَلرَّحْمٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى
٥
لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرٰى
٦
وَاِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَاِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَاَخْفٰى
٧
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَؕ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى
٨
Meal
Rahmân, Arş'a kurulmuştur. 5﴿ Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. 6﴿ Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. 7﴿ Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O'nundur. 8﴿

Tefsir

Bütün evren rahmân olan Allah’ın hükümranlığı altında olduğuna göre, varlıklar âlemi O’nun merhametiyle kuşatılmış demektir, her varlık fark etse de etmese de O’nun rahmetinden payına düşeni almaktadır (“arş” ve “istivâ” kelimelerinin açıklaması için bk. A‘râf 7/54). Göklerde, yeryüzünde ve ikisi arasında bulunan her şeyin Allah’a ait olduğu birçok âyette ifade edilmiştir. Kur’an’ın sadece bu âyetinde, belirtilenlerin yanı sıra toprağın altındakilerin de O’na ait olduğu bildirilmiştir. Müfessirler genellikle bu ifadeyi yerin yedi kat altındakiler şeklinde açıklamışlardır; bu yaklaşıma göre insan için genellikle merak konusu olan bir alana işaret edilmiş olur. Âyette varlık ve olayların insan tarafından yakından gözlemlenebilen bir kesitine özel bir vurgu yapılmış olduğu düşüncesinden hareketle, bu ifade “toprağın hemen altındakiler” şeklinde de yorumlanabilir. Her hâlükârda, bu unsura özel olarak yer verilmesiyle, hiçbir şeyin Cenâb-ı Hakk’ın mutlak egemenliği dışında düşünülemeyeceğine dikkat çekildiği açıktır.

Belirtilen mutlak egemenliğin en açık göstergesi, Allah’ın kâinattaki her varlık ve olayın bilgisine sahip olması ve hiçbir şeyin O’na gizli kalmamasıdır. İlâhî bilginin bütün inceliklere ve ayrıntılara nüfuz derecesini iyi kavramamız için, sadece saklananlara değinilmekle yetinilmeyip daha gizli olanlara ayrıca temas edilmiştir. 7. âyetteki “gizli” diye çevirdiğimiz sır ve “gizlinin gizlisi” diye çevirdiğimiz ahfâ kelimeleri değişik biçimlerde yorumlanmıştır. Bazı müfessirlere göre “sırdan daha gizli olan”ın anlamı “kişinin içinden geçirip dış dünyaya yansıtmadıkları”dır. Taberî bu konudaki görüşleri verdikten sonra kendi tercih ettiği yorumu şöyle belirtir: “Sırdan daha gizli olan, Allah’ın kullarından sakladığı, var olması imkân dahilinde bulunmakla birlikte henüz varlıklar alanına çıkmamış olanlar içinden kulların bilmedikleridir; zira bunları ancak Allah ve sonra da O’nun kendilerine bildirdiği kullar bilebilir” (XVI, 139-141 ). M. Esed ise âyetin bu kısmını, “O sadece insanın dile getirilmeyen bilinçli düşüncelerini değil, bilinç altında olup bitenleri de bilmektedir” şeklinde açıklar (II, 624).

Tasavvufçular insanın mânevî varlığını derinliğe doğru “kalp, sır, ruh, hafî, ahfâ” şeklinde sıralarken (bk. H. Kâmil Yılmaz, s. 460), bu kelimelerin geçtiği âyetlere dayanmışlardır. Buna göre Allah, kâinatın özü olan insanın en derin ve en gizli boyutlarını da bilmektedir.

8. âyette geçen ve “en güzel isimler” diye çevirdiğimiz esmâ-i hüsnâ, “Allah Teâlâ’nın en güzel ve en mükemmel anlamlara ve niteliklerine delâlet eden isimleri” anlamına gelir (bilgi için bk. A‘râf 7/180).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 625-626
9-24
Ayet
وَهَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ مُوسٰىۘ
٩
اِذْ رَاٰ نَاراً فَقَالَ لِاَهْلِهِ امْكُـثُٓوا اِنّٖٓي اٰنَسْتُ نَاراً لَعَلّٖٓي اٰتٖيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ اَوْ اَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
١٠
فَلَمَّٓا اَتٰيهَا نُودِيَ يَا مُوسٰى
١١
اِنّٖٓي اَنَا۬ رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ اِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىؕ
١٢
Meal
Mûsâ'nın haberi sana ulaştı mı? 9﴿ Hani bir ateş görmüştü de ailesine, "Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum" demişti. 10﴿ Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ!" 11﴿ "Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın." 12﴿

Tefsir

9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.