137
"Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir."
﴾137﴿
"Biz azaba uğratılacak da değiliz."
﴾138﴿
Böylece onlar Hûd'u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
﴾139﴿
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
﴾140﴿
Müşrikler Hûd aleyhisselâmın uyarılarına kulak vermediler; öğüt vermesiyle vermemesi arasında bir fark bulunmadığını kendisine ifade ettiler. Müfessirler 137. âyette “yol” anlamında tercüme ettiğimiz huluk kelimesindeki kıraat farkını da dikkate alarak âyetten kastedilenin ne olduğu hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır: a) Şu yaptıklarımız veya sahip olduğumuz din, ilk atalarımızdan beri sürüp gelen bir gelenektir, bundan dolayı herhangi bir ceza görmeyiz. Sen bizi atalarımızın tapmış olduğu tanrılardan uzaklaştırmak istiyorsun, bunu kabul etmeyiz. b) Senin iddia ettiğin peygamberlik, getirdiğin şu din ve “İnsanlar öldükten sonra yeniden diriltilecek” şeklindeki iddian, geçmişlerin yalan ve uydurmalarıdır. c) Bizim hayatımız öncekilerin hayatı gibidir, yaşarız, ölürüz. Öncekiler nasıl öldüler bir daha dirilmedilerse biz de yaşayıp öleceğiz, bir daha dirilmeyeceğiz (krş. Taberî, XIX, 97-98; İbn Âşûr, XIX, 172-174; Âd kavmi hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/65; Hûd 11/50).
141-142
Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.
﴾141﴿
Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"
﴾142﴿
Semûd kavmi, soyu kesilmiş eski bir Arap kabilesi olup Suriye ile Hicaz arasında bulunan Hicr’de yaşamıştır (bk. İbn Âşûr, VIII/2, 215-216). Hz. Sâlih bu kabileye Allah’ın dinini tebliğ etmek üzere gönderilmiş bir peygamberdir. Kıssası Kur’an’da birçok yerde anlatılmış olup her geçtiği yerde kıssanın farklı yönleri ön plana çıkarılmıştır. Burada insanların güç ve servetine güvenerek şımarmalarının doğru olmadığı, dünya hayatının geçici olduğu ve âhirette hesaba çekilecekleri vurgulanmıştır.
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 165
143
"Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
﴾143﴿
Bakınız, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
144
"Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"
﴾144﴿
Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
145
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."
﴾145﴿
Bunun için sizden bir karşılık beklemiyorum. Benim ecrimi vermek yalnız âlemlerin rabbine aittir.
146-150
"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"
﴾146-148﴿
"Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz."
﴾149﴿
"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."
﴾150﴿
Hz. Sâlih inkârcı kavmine Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlatarak bu nimetlere şükretmek, Allah’a karşı gelmekten sakınmak, O’nun emir ve yasaklarına itaat etmek, haddi aşıp yeryüzünde fesad çıkaranların peşinden gitmemek gerektiğine ve bu nimetleriyle birlikte dünyanın ebedî olmadığına dikkat çekerek uyarıda bulunmaktadır.
“Ustaca” diye çevirdiğimiz 149. âyetteki fârihîn kelimesi, “şımararak” anlamına gelen ferihîn şeklinde de okunmuştur (Şevkânî, IV, 108). Buna göre âyetin meâli “Şımararak dağlardan evler oyup yapmaya devam edebileceğinizi mi sanıyorsunuz?” şeklinde olur. Birinci anlama göre âyet Semûd kavminin dağlardaki kayaları ustaca yontarak ve oyarak sağlam evler yapmış olduklarını, ikinci anlama göre ise zengin, güçlü ve kuvvetli oldukları için dağları ve kayaları rahatlıkla oyarak ve yontarak evler yaptıklarını, bundan dolayı da şımardıklarını ifade eder (bilgi için bk. A‘râf 7/74).
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 166
151
"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."
﴾151-152﴿
Yeryüzünde düzeni bozan ama düzeltmeye yanaşmayan aşırıların istediklerini yapmayın.”
152
"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."
﴾152﴿
Yeryüzünde düzeni bozan ama düzeltmeye yanaşmayan aşırıların istediklerini yapmayın.”
153
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."
﴾153﴿
Dediler ki: “Kuşkusuz sen, kendisine büyü yapılmış birisin!
154
"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."
﴾154﴿
Sen de yalnızca bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlü isen, haydi bize bir mûcize getir.”
155-159
Salih, şöyle dedi: "İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır."
﴾155﴿
"Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
﴾156﴿
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.
﴾157﴿
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
﴾158﴿
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
﴾159﴿
Bozguncuların mûcize istemeleri üzerine Sâlih, mûcize olarak deveyi gösterdi. Bu mûcize ile Semûd kavminin bu hayvana karşı nasıl davranacağı Allah tarafından sınanıyordu. Suyu dönüşümlü olarak kullanacaklardı, yani bir gün Sâlih’in devesi içecekti, bir gün de Semûd halkı ihtiyacı olan suyu alacaktı veya geleneğe bağlı olarak halkın su ihtiyacı için ayrılmış olan günde halk suyunu alacak, develerin su içmesi için ayrılmış günde ise deve diğerleriyle birlikte su içecekti. Sâlih’in, bu deveye herhangi bir kötülük yapmamaları hususunda halkını uyarmasına rağmen onu hunharca öldürdüler. Aslında deve bir imtihan aracı idi, maksat onların ilâhî buyruklara itaat hususundaki niyet ve kararlılıklarını denemekti. Ne var ki onlar bu sınavı kaybettiler (Semûd kavmi ve Sâlih peygamber hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 61-62 vd.).