Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.
Ra'd Suresi
253
13 . Cüz
29

Meal

İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt onlar içindir. 29﴿

Tefsir

“Ne mutlu!” diye tercüme ettiğimiz tûbâ kelimesi, sözlükte “cennet, bahçe, güzellik, hayır, şeref ve gıpta” anlamlarına gelir. İsim olarak, cennette bir ağacın adı veya cennetin isimlerinden biri olduğu söylenir (Taberî, XIII, 145-150; Kurtubî, IX, 316-317); terim olarak, iman eden ve sâlih amel işleyenlere dünyada verilecek güzel bir hayatı, âhirette ise içinde sürekli kalacakları güzel bir yurdu ve bu yurtta yaşayacakları mutlu hayatı ifade etmektedir. “Varılacak güzel yurt” anlamına gelen hüsnü meâb tamlaması da bu mânayı destekler.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 289
30

Meal

İşte seni de kendilerinden önce nice benzerlerinin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar ise rahmânı inkâr ediyorlar. De ki: “Benim rabbim O’dur, O’ndan başka tanrı yoktur; sadece O’na güvenip dayandım, dönüş de yalnız O’nadır.” 30﴿

Tefsir

Müşriklerin Hz. Peygamber’in getirdiği mûcizeleri kabul etmeyip kendi kafalarına göre ondan mûcize istemelerinin hiçbir değeri olmadığına işaret eden bu âyet dolaylı olarak onların bu taleplerini reddetmektedir. Zira yüce Allah Hz. Muhammed’i şerefli bir görev ile görevlendirmiş ve ona duyu organlarıyla algılanan (hissî) mûcizelerin yanında Kur’an gibi mânevî ve ebedî bir mûcizeyi de vermiştir. Hz. Muhammed’in elçi olarak gönderilmiş olması benzeri görülmemiş yeni bir olay değildir (Ahkaf 46/9). Nitekim daha önce gelmiş geçmiş ümmetlere de peygamberler gönderilmiştir (ümmet hakkında bilgi için bk. Bakara 2/128, 134, 141, 213; Hûd 11/118-119).

Müşrikler, “Rahmân evlat edindi” (Meryem 19/88; Enbiyâ 21/26), “Rahmân dileseydi...” (Zuhruf 43/20) gibi ifadeleriyle Allah’ın Rahmân ismini kabul ettiklerini gösteriyorlar, bazan da bu ayette belirtildiği gibi bu ismi inkâr ediyorlar, “Rahmân da neymiş?” (Furkan 25/60) diyerek bu isimde bir ilâh tanımadıklarını söylüyorlardı. Bu sebeple Allah Teâlâ elçisine –âyette ifade edildiği üzere– rahmânın, yüce Allah’ın kendisi oldu­ğunu onlara bildirmesini emretti (rahmân hakkında bilgi için bk. Fâtiha 1/1).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 289-290
31

Meal

Eğer gelmesi sebebiyle dağların yürütüldüğü veya yerin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine inanmazlardı). Fakat bütün işler Allah’a aittir. Müminler bilmezler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah’ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenler yaptıklarından dolayı ya hep felâketle yüz yüze olacaklar veya felâket onların yurtlarını çepeçevre kuşatacak. Allah, vaadinden asla dönmez. 31﴿

Tefsir

Rivayete göre Resûlullah Mekkeli müşriklere İslâm’ı anlattığı bir gün müşrikler, “Mekke’nin şu dağlarını buradan kaldır da yerimiz genişlesin veya araziyi parçalara ayırıp içinden ırmaklar akıtarak tarıma elverişli hale getir; yahut atalarımızdan ölmüş olan falan ve falan şahısları dirilt de senin bu söylediklerinin doğru olup olmadığını onlara soralım” demişler; bunun üzerine bu âyet indirilerek onların isteklerine göre mûcizeler gösterilse dahi iman etmeyeceklerine işaret edilmiştir (Taberî, XIII, 152-153; Râzî, XIX, 52-53). Nitekim bir başka âyet-i kerîmede bu durum açıkça ifade buyurulmuştur (En‘âm 6/111). Yüce Allah gönderdiği peygamber vasıtasıyla bu tür mûcizeleri göstermekten âciz olmamakla birlikte peygamberin gönderilmesinden ve Kur’an’ın indirilmesinden maksat bu talepleri karşılamak değil, insanları hidayete erdirmek, kalpleri Allah’ın zikri ile huzura kavuşturmak, aklın önüne ışık tutmaktır.

Âyetteki şart cümlesinin cevabı meâlimizde “yine inanmazlardı” şeklindedir. Cevap, “O yine bu Kur’an olacaktı” diyenler de vardır. Buna göre onların istedikleri mûcize gerçekleştirilseydi yine bu Kur’an’la gerçekleştirilirdi, ancak onlar mûcizeleri görür de Kur’an’a yine de inanmazlardı. Çünkü onlar bu tür mûcizeleri gerçeği bulmak için değil, peygamberle alay etmek için istiyorlardı ve Kur’an’ın muhtevasını kabule hazır değillerdi.

Âyetin “yerin parçalandığı” diye tercüme ettiğimiz kısmını, “kendisiyle mesafe alındığı” veya “kendisiyle uzak mesafenin yakınlaştırıldığı” şeklinde anlayanlar da olmuştur. Kureyşliler Suriye ve Filistin’e ticaret kervanları gönderiyorlardı; fakat Mekke ile bu bölgeler arasındaki mesafe uzun, yollar elverişsiz, iklim kurak, arazi ise çoraktı; ticaret kervanları yollarda sıkıntı çekiyordu. Bu sebeple müşrikler Hz. Süleyman’ın rüzgâr vasıtasıyla iki aylık yolu bir günde gitmesine (Sebe’ 34/12) benzer bir mûcize ile Hz. Peygamber’in de bu mesafeyi kısaltıp yakınlaştırmasını istemişlerdir (Taberî, XIII, 152-153; İbn Kesîr, IV, 382). Oysa onların teklif ettiği bu olağan üstü şeyler peygamberin değil, Allah’ın elindedir. O dilese bu tür mûcizeleri de gösterir; ancak inkârda ısrar edenlerin kalpleri katılaşmış olduğu için hiçbir mûcizeye inanmazlar.

Müşriklerin mûcize getirilmediği için iman etmediklerini zannedip üzülen müminlerin üzüntülerini gidermek maksadıyla yüce Allah, “Müminler bilmezler mi ki Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi?” buyurmuştur. Şüphe yok ki Allah istese inkârcıları doğru yola iletir, kimse buna engel olamaz; ancak O’nun bu anlamdaki istemesi zorlama olacağından sorumluluğu ortadan kaldırır. Halbuki Allah insanları sorumlu kılmak için onlara akıl, irade ve tercih yeteneği vermiştir. Onların, tercihlerini inkâr yönünde kullanmalarına rağmen Allah onları zorla hidayete erdirmez. Yaptıkları kötülükler yüzünden ölünceye kadar başlarına musibetler gelecek veya yurtlarını çepeçevre kuşatacak, bu yüzden sürekli olarak korku içinde yaşayacaklardır.

“Felâket” diye tercüme edilen kāri’a kelimesi, “savaşta yenilgi, öldürülme, esirlik veya kuraklık, kıtlık” gibi anlamlarla açıklanmıştır (Şevkânî, III, 95-96). Bu cümledeki fiil hem üçüncü tekil şahsın müennesi hem de ikinci tekil şahıs için kullanıldığından, bu cümlede “Sen onların yurtlarının yakınına ineceksin” şeklinde Hz. Peygamber’e hitap edildiği de düşünülebilir. Bu takdirde âyet hicretin 6. yılında Mekke yakınlarında yapılmış olan Hudeybiye Antlaşması’na işaret etmiş olur.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 290-291
32

Meal

Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi; ancak ben inkâr edenleri bir süre serbest bıraktım, sonra da onları yakaladım. Görülsün işte azabım nasılmış? 32﴿

Tefsir

Peygamberle alay etmek yeni bir olay değildir. Önceki peygamberlerle de alay edilmiş, onların getirdiği mesajlar da reddedilmiştir (Hûd 11/38, 54, 87; Zuhruf 43/52). Âyette de ifade buyurulduğu üzere Allah’ın alaycı ve inkârcılara bir süre mühlet vermesi onları şımartabilir, ancak Allah onların cezasını ihmal etmez, verdiği süre içerisinde pişman olup tövbe etmedikleri takdirde onları şiddetle cezalandırır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 291
33

Meal

Herkesi hak ettiğine göre yönetip gözeten Allah (hiç başkalarıyla bir olur mu)? Bir de O’na ortaklar koşuyorlar! De ki: “Söyleyin bakalım onların isimlerini (onlar kimlermiş, ne yapmışlar)! Siz Allah’a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi bildiriyorsunuz? Yoksa içi boş sözler mi ediyorsunuz?” Doğrusu inkâr edenlere tuzakları güzel göründü de doğru yoldan saptırıldılar. Allah’ın saptırdığı kimseyi doğru yola iletecek yoktur. 33﴿

Tefsir

Müfessirler, “Söyleyin bakalım onların isimlerini!” meâlindeki cümleyi sahte tanrıların hiçbir isimlendirmeye, nitelendirmeye veya tanımlamaya değmeyecek kadar anlamsız şeyler olduğuna işaret eden küçültücü bir ifade olarak yorumlamışlardır. Bir görüşe göre de bu cümle tehdit ifade etmektedir yani, “İddia ettiğiniz gibi onları ilâh olarak isimlendirin, sonunda ne olacağını göreceksiniz!” anlamındadır (Şevkânî, III, 96).

“Kuru laf” diye tercüme ettiğimiz zâhir mine’l-kavl ifadesini müfessirler, “gerçek olmayan, yok olmaya mahkûm, boş, yalan söz veya müşriklerin iddiasına göre zâhirî bir delil” anlamlarında yorumlamışlardır (Şevkânî, III, 96). Yerlerde ve göklerde olup biten her şeyden haberdar olan yüce Allah sahte tanrıların şefaatçi olacaklarına dair iddiaların bâtıl olduğunu da bilmektedir. Buna rağmen müşrikler O’na ortak koştukları için, “Siz Allah’a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi bildiriyorsunuz? Yoksa kuru laf mı söylüyorsunuz?” sorusuyla onları kınamaktadır. Allah’ın yeryüzünde ortağının bulunmadığının ifade edilmesi başka yerlerde bulunduğu anlamına gelmez. Şüphesiz ki gökte de yerde de ilâh sadece Allah’tır (Zuhruf 43/84).

Allah’ın saptırmasından maksat, inkârcılıkta ısrar edenleri kendi hallerine bırakmasıdır. Allah’ın yardımsız olarak kendi haline bıraktığı kimseyi doğru yola iletecek kılavuz yoktur. Böyleleri hem dünyada hem de âhirette Allah’ın azabını hak etmişlerdir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 293-294
34

Meal

Onlar için dünya hayatında büyük bir azap vardır; âhiret azabı ise elbette daha çetindir; onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur. 34﴿

Tefsir

Onlar için dünya hayatında büyük bir azap vardır; âhiret azabı ise elbette daha çetindir; onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur.
Ra'd Suresi
254
13 . Cüz
35

Meal

Takvâ sahiplerine vaad olunan cennetin özellikleri şöyledir: Zemininden ırmaklar akar; yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, günahtan çekinenlerin mutlu sonudur; inkâr edenlerin sonu ise ateştir. 35﴿

Tefsir

Allah Teâlâ önceki âyetlerde inkârcıların peygamberlere karşı tutumlarını ve bunların sonlarını hatırlattıktan sonra burada da müminlerin âhiretteki durumlarına dair bilgi vermektedir. Âhirette ne yakıcı sıcak ne de dondurucu soğuk olacak (bk. İnsân 76/13); ne ay ne de güneş bulunacak, fakat cennetliklerin rahat edip mutlu olacakları mutedil ve sürekli bir gölge olacaktır (cennet hakkında bilgi için bk. Bakara 2/25).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 294
36

Meal

Kendilerine kitap verdiğimiz bazı kimseler sana indirilen vahiyden memnun olurlar. Fakat inanç gruplarından onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: “Bana, sadece Allah’a kulluk etmem ve O’na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O’nadır. 36﴿

Tefsir

Bir yoruma göre, Allah’ın kendilerine kitap verdiği kimseler müslüman, verdiği kitap ise Kur’an’dır. Onun inmesine sevinenler de yine müslümanlardır. Başka bir yoruma göre sevinenler, yahudiler ve hıristiyanlar arasından insaf, bilgi ve muhâkeme sahibi kişilerdir. Kur’an’ın bir kısmını inkâr edenlerin kimler olduğu konusunda müfessirler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir; “Bunlar Ehl-i kitabın bazı grupları ile putperestlerdir” diyenlerin yorumu tarihî gerçeğe daha uygun görülmektedir. Hz. Îsâ’nın Allah’ın elçisi olduğunu ifade eden âyetleri bazı yahudiler inkâr ederken, onun Allah’ın oğlu olmadığını bildiren ve teslîsi reddeden âyetleri de hıristiyanların büyük çoğunluğu kabul etmemiştir. Müşrikler ise Allah’ın varlığına inanıp kâinatı O’nun yarattığını kabul ettikleri halde putperestliği kınayan âyetleri reddetmişlerdir (bk. Şevkânî, III, 98).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 294
37

Meal

Biz Kur’an’ı işte böyle Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana bu ilim geldikten sonra, eğer onların arzularına uyarsan, (bil ki) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de bir koruyucun olur. 37﴿

Tefsir

Hz. Peygamber ve yakın çevresinin Arap olması Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesinin başlıca sebeplerindendir (bilgi için bk. Yûsuf 12/2); Allah her peygambere kendi kavminin diliyle hitap etmiş, vahyini onların diliyle göndermiştir ki peygamber Allah’ın emir ve yasaklarını kavmine rahatça anlatsın (İbrâhim 14/4). Kur’an’ın Arap dili ile indirilmiş olması onun sadece Araplar’a indirilmiş olduğunu ifade etmez. Nitekim bazı âyetler onun, bütün insanlığa hitap eden evrensel bir mesaj olduğunu göstermektedir (meselâ bk. Bakara 2/185; Âl-i İmrân 3/138; A‘râf 7/158; Sebe’ 34/28).

Bu âyette “dili Arapça olarak” değil, “hükmü Arapça olarak” denilmiştir. Hükmü dil olarak yorumlamak mümkün olmakla beraber, hakiki mânasına daha yakın olarak şöyle anlamak da mümkündür: Kur’an’da beşerî tasavvur, ihtiyaç ve kültür olarak Araplar’a hitap edilmiş, evrensel mesaja vasıta kılınan bu kültüre uygun bir kurgu yapılmıştır. Bu şekilde Araplar’ın kolayca anladıkları, içinde kendilerini buldukları, ihtiyaçlarını karşıladıkları Kur’an’ın evrensel mesajı da onlar aracılığı ile insanlığa ulaşmıştır.

Allah Teâlâ hikmetinin gereği olarak Kur’an’ı gönderip önceki kitapların bazı hükümlerini kaldırmış, bazılarını tekrarlamış, bu arada gerektiği kadar da yeni hükümler ve bilgiler göndermiştir. Bu sebeple Kur’an’dan önceki ilâhî kitapların hükümlerinden Kur’an’ın özüne ters düşen herhangi bir hükümle amel etmek câiz değildir (Bu konuda bk. Mâide 5/45).

Kur’an tercümelerinden hüküm çıkarmak isteyenlerin de metindeki mâna ve nüansların tercümede olabildiğince iyi bir şekilde aktarıldığından emin olmaları gerekir. Bunun için en azından tefsirlere bakmak ve uzmanlara danışmak kaçınılmazdır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 294-295
38

Meal

Andolsun senden önce de peygamberler göndermiş, onlara da eş ve çocuklar vermiştik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber mûcize getiremez. Süreli her şeyin bir kaydı vardır. 38﴿

Tefsir

Müşrikler peygamberin insan üstü varlık olacağını sanıyor, Hz. Muhammed’in eş ve çocukları olduğu için onun peygamberliğine itiraz ediyorlardı. Oysa Kur’an-ı Kerîm beşerî özellikler bakımından peygamberlerin insan üstü varlıklar olmadığını, onların da birer insan olduğunu (İbrâhim 14/11; Kehf 18/110; Fussılet 41/6), eş ve çocukları bulunmasının peygamber olmaya engel teşkil etmediğini haber vermektedir. Mûcizeye gelince o da peygamberin elinde değil, Allah’ın kudretinde olup ancak onun ezelî ilminde belirlediği zaman meydana gelir. Müşriklerin istediği mûcizenin hemen gelmemesi onun hiç gelmeyeceğini göstermez. Allah’ın hikmet ve takdiri onun ne zaman gerçekleşmesini gerektiriyorsa o zaman gerçekleşir.

“Süreli her şeyin bir kaydı vardır” meâlindeki cümlede yer alan kayıt kelimesinin âyetteki karşılığı “kitap”tır. Buradaki kitabı “şeriat vahyi” olarak anlayıp âyeti, “Allah’ın takdir ettiği her süre için gönderdiği bir kitap vardır” şeklinde yorumlayanlar da olmuştur (Şevkânî, III, 99-100; Esed, II, 494).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 296-297
39

Meal

Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır; ana kitap onun katındadır. 39﴿

Tefsir

“Ana kitap” diye tercüme ettiğimiz ümmü’l-kitâb tamlaması, “kitabın anası, kitabın aslı” anlamlarına da gelir. Müfessirler “ana kitap”tan maksat “levh-i mahfûzdur” veya “Allah’ın ezelî ilmidir” demişlerdir. Bizim tercihimiz ikincisidir, yani ana kitap, Allah’ın ezelî ilmidir. Evrende değişecek veya değişmeyecek olan her şey O’nun ezelî ilminde mevcuttur. Bu âyet bir önceki âyetin, “Süreli her şeyin bir kaydı vardır” meâlindeki bölümünü tamamlayıcı mahiyette olup Allah’ın her alanda dilediği değişikliği yapabilecek irade ve kudrete sahip olduğunu ifade etmektedir; Allah’ın yaptığından sorumlu tutulamayacağını bildiren âyet de bu mânayı destekler (Enbiyâ 21/23). Bu meâldeki âyetlerle sahâbeden bazılarının yaptığı dualardan kaderin dahi bir şekilde değişebileceği sonucunu çıkaranlar olmuştur. Meselâ Hz. Ömer’in Kâbe’yi tavaf ederken ağlayarak şu şekilde dua ettiği rivayet edilmiştir: “Allahım! Eğer beni şekavet ehlinden (bedbaht) yazdıysan beni oradan sil, saadet ve mağfiret ehli arasına yaz. Çünkü sen dilediğini siler, dilediğini bırakırsın, ana kitap senin katındadır” (Taberî, XIII, 167-168).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 297
40

Meal

Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir. 40﴿

Tefsir

Geleceği haber verilen azap er veya geç mutlaka gelecektir. Hz. Peygamber bunu görebilir de görmeyebilir de. O, müşriklere verilecek cezanın bir kısmına şahit olabilir, bir kısmını da görmeden vefat edebilir. 38. âyette belirtildiği üzere her şeyin takdir ve tayin edilmiş bir zamanı vardır; zamanı geldiğinde gerçekleşecektir. Nitekim Bedir, Huneyn ve benzeri savaşlarda müşriklerin ileri gelenlerinden birçoğu öldürülmüş, Hz. Peygamber bu olaylara bizzat şahit olmuştur. Vefatından sonraki olaylarda cezalandırılanları ise görmemiştir. Peygamberin görevi insanları cezalandırmak veya onların cezalandırıldığını görmek değil, ne pahasına olursa olsun Allah’ın gönderdiği vahyi insanlara tebliğ etmektir. Hesap sorup ona göre amellerin karşılığını vermek Allah’a aittir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 297-298
41

Meal

Bizim, yeryüzünü etrafından nasıl eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı? Allah hükmeder, O’nun hükmünü denetleyecek yoktur; O’nun hesaba çekmesi de hızlıdır. 41﴿

Tefsir

“Yerin etrafının eksiltilmesi” ifadesini müfessirler hakikat ve mecaz olmak üzere başlıca iki şekilde yorumlamışlardır: ☼a) Hakikat anlamına göre yerin etrafından eksiltilmesi, “yağmur, sel, rüzgâr, deprem ve benzeri tabiat güçlerinin etkisiyle toprağın yerinden kayması, dağ ve tepelerin aşınması”dır (erozyon). ☼b) Mecazi anlamda ise “inkârcıların ülkelerinin fethi ile onların topraklarının azalması”dır.

Bunların dışında âyeti, imar edilmiş ülkelerin harap olması, ülke halkının helâk olması, ileri gelenlerin, önderlerin ve ilim adamlarının yok olması, toprağın ürünlerinin eksilmesi gibi başka anlamlarda yorumlayanlar da olmuştur (Şevkânî, III, 102). Râzî’ye göre bundan maksat, yeryüzünde tâlihin değişmesidir yani başarı ve yükselişin çöküşe, hayatın ölüme, gurur ve ihtişamın aşağılanmaya, kemalin acze ve eksikliğe dönmesi, birinin diğeri ile yer değiştirmesidir (XIX, 67). İşte bunların hepsi Allah’ın hükmü olup evrende O’ndan başka hiç kimsenin hükmü geçerli değildir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 298
42

Meal

Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı; oysa bütün tedbirlere hâkim olan Allah’tır. O, herkesin neyi hak ve elde ettiğini bilir. İnkâr edenler dünya hayatından kimin kazançlı çıkacağını yakında anlayacaklardır! 42﴿

Tefsir

Tarihte Nemrut, Firavun gibi zalimlerin her biri kendi zamanındaki peygambere tuzak ve şeytanca düzenler kurmuş (Râzî, XIX, 68), ancak Allah’ın peygamberlerine yardımıyla bunların tuzakları boşa çıkmıştır. İşte yüce Allah müşriklerin Hz. Peygamber’e karşı tutumunu bunların tutumuna benzeterek Hz. Peygamber’i teselli etmekte, düşmanlarını ise uyarmakta, böylece Allah Teâlâ öncekilerin hile ve tuzaklarını boşa çıkararak peygamberlerine yardım ettiği gibi Hz. Peygamber’e de yardım edip düşmanlarının tuzaklarını boşa çıkaracağına işaret buyurmaktadır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 298