Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.
Mü'minûn Suresi
343
18 . Cüz
18-20

Meal

Gökten uygun ölçüde su indirir, onu arzda tutarız. Kuşkusuz bizim onu gidermeye de gücümüz yeter. 18﴿ O su sayesinde sizin için, çok sayıda meyvelerin bulunduğu, yiyip beslendiğiniz hurma bahçeleri, üzüm bağları; kezâ Sînâ dağında yetişen, hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık veren bir ağaç (zeytin ağacı) meydana getiririz. 19-20﴿

Tefsir

Allah’ın, kendi yarattıklarından habersiz olmadığını, aksine ilmi ve hikmetiyle evreni bir düzen içinde kurduğunu ve yaşattığını gösteren en ilgi çekici kanıtlardan biri olarak yağmur olayı, bu olayın etkisi ve hayata katkısı hatırlatılmakta, bu konudaki ilâhî yasalardan bazısına işaret edilmektedir. Bunlardan biri yağmurun “uygun ölçüde” indirilmesidir. Zaman zaman –belirli sebeplere ve hikmetlere bağlı olarak– bölgelere ve tabiat şartlarına göre yağmurun ihtiyaçtan az veya çok yağması yüzünden bazı sıkıntılar, âfetler yaşanmakla beraber dünyanın geneli dikkate alındığında bu durumlar istisnaî olup yağmur olayının canlılar için yararını esas alan yasalara göre cereyan ettiği, bu hususta bir düzenin hâkim olduğu görülmektedir. Râzî, buradaki “ölçü”nün, yağmur suyunun insan, hayvan ve bitkilerin yararlanmasına en uygun kıvamda ve saflıkta olduğuna delâlet ettiğini belirtirken (XXIII, 88) Elmalılı da suyun terkibindeki ölçülülüğe; buharlaşma, yoğunlaşma gibi fiziksel olaylardaki yasalara ve bütün bunların tesadüfen olmayıp ilâhî hikmet ve inâyetin sonucu olduğuna dikkat çeker (V, 3441).

18. âyetin dikkat çektiği yağmur olayındaki ilâhî yasalardan biri de yağmur suyunun “arzda tutulması”dır. Bu da yeryüzü varlıkları için büyük bir nimettir. Şayet arz yağmur suyunu tutmayıp olduğu gibi dibe indirseydi veya bu sular sel halinde tamamen akıp gitseydi veya çarçabuk buharlaşsaydı, canlılar yağmurun hayatî faydalarından mahrum kaldığı gibi –erozyon olayında görüldüğü üzere– yağmur zararlı bile olabilirdi. Yağmur suyunun arzda tutulmasından, suyun yer altında belli tabakalarda birikmesi kastedilmiş olabilir. Bu da canlılar için Allah’ın bir lutfu ve rahmetidir. Çünkü yer altı suları gerek tabii olarak yüzeye çıkmak, gerekse insan emeğiyle çıkarılmak suretiyle faydalı hale gelir.

Âyette de ifade edildiği gibi Allah Teâlâ, canlılar için bu kadar yararlı olan yağmuru yağdırmamaya veya yağdırsa bile faydasız hale getirmeye de kadirdir. Bu ise canlılar için en büyük felâkettir. Nitekim uzayda şimdiye kadar bilinenler içinde yağmur olayının cereyan ettiği tek gezegen dünyamızdır. Bir an Allah’ın dünyamızdan bu nimetini geri aldığını düşünürsek o zaman dünyanın bütün değerini ve anlamını yitirdiğini anlarız. Çünkü dünyayı anlamlı ve değerli kılan şey hayattır. Su ise –müteakip âyetlerden de anlaşılacağı üzere– bir hayat kaynağıdır.

Muhammed Esed’in de belirttiği gibi 20. âyette, Kur’an öncesi dönemde birçok peygamberin yaşadığı ve tebliğde bulunduğu Doğu Akdeniz coğrafyasını çağrıştırması için kutsal Sînâ dağı unsuru kullanılmıştır. Bu coğrafyada yetiştiği, hem katık olarak değerlendirildiği hem de yağından istifade edildiği bildirilen ağaç ise zeytin ağacıdır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 17-18
21-22

Meal

Sizin için hayvanlarda da alınacak ders vardır. Size onların karınlarında oluşan nesneden içiriyoruz; onlardan sağladığınız başka birçok fayda da var, onlardan yiyecek sağlıyorsunuz. 21﴿ Onların üzerinde ve gemilerde taşınıyorsunuz. 22﴿

Tefsir

“Hayvanlar” diye tercüme ettiğimiz 21. âyetteki en‘âm kelimesi genellikle koyun sürüsü veya deve, sığır gibi büyükbaş evcil hayvanlar için kullanılır. Âyetlerde süt ve etlerinden beslenmek, nakil aracı olarak kullanmak gibi yollarla insanların bu hayvanlardan istifade ettikleri hatırlatılıyor; hem onların bu şekilde yararlı kılınmasının bir tesadüf sonucu olmayıp Allah’ın planlı bir yaratmasıyla gerçekleştiğine hem de bu lutufların sahibine şükretmek gerektiğine dikkat çekiliyor.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 18
23-25

Meal

Andolsun ki Nûh’u da kavmine gönderdik de, “Ey kavmim!” dedi, “Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka bir tanrınız yoktur. İsyan etmekten sakınmıyor musunuz?” 23﴿ Kavminin inkâra sapmış ileri gelenleri dediler ki: “Bu adam, size üstünlük kurmak isteyen, sadece sizin gibi sıradan bir insandır. Eğer Allah (elçi göndermek) isteseydi herhalde bir melek gönderirdi. Biz geçmiş atalarımızdan böyle bir şey duymadık. 24﴿ Bu adam olsa olsa cin çarpmış biridir; bir süre onu gözetim altında tutun.” 25﴿

Tefsir

Bu âyetlerden Nûh kavminin çok tanrılı bir inanca sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nûh’un uyarısına rağmen kavminin ileri gelenleri, onun tevhide çağıran tebliğleri üzerinde samimi olarak düşünecekleri yerde, davetinin altında kötü niyet aramaya kalkışmışlar, liderlik peşinde olduğu, aklî dengesinin yerinde olmadığı gibi haksız iddialar ileri sürerek onu insanların gözünde küçük düşürmeye çalışmışlardır. Onu aklî dengesi yerinde olmamakla suçlamalarının sebebi, kendi bâtıl inançlarını aklın gereği olarak görmeleri, buna aykırı bir inancın akılla bağdaşmayacağını sanmalarıdır (Hz. Nûh ve tevhid mücadelesi hakkında bilgi için bk. Hûd 11/25-49).

Bir süre onu gözetim altında tutun” diye çevirdiğimiz ifade tefsirlerde iki şekilde açıklanmıştır: a) O akıl hastası olduğuna göre bir süre sabredip bekleyin; iyileşirse ne âlâ, aksi halde öldürürsünüz; b) Bir süre bekleyin; eğer gerçekten peygamber ise Tanrı ona yardım edecek, durumunu güçlendirecektir; o zaman biz de kendisine uyarız; ama eğer yalancının biriyse Tanrı onu alçaltır, planını bozar, biz de ondan kurtuluruz.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 20
26-29

Meal

Nûh, “Rabbim! Bunların beni yalancılıkla suçlamalarına karşı bana yardım et!” dedi. 26﴿ Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: “Bizim gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Buyruğumuz geldiğinde sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten birer çift hayvan ile kendileri aleyhinde hüküm kesinleşmiş olanların dışındaki aileni gemiye al; ama o haksızlığa sapmış olanlar konusunda sakın bana bir şey söyleme! Onlar kesinlikle boğulacaklar! 27﴿

Tefsir

26, 27, 28, 29 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.
Mü'minûn Suresi
344
18 . Cüz
28

Meal

Yanındakilerle birlikte sen de gemiye yerleştiğinde, ‘Bizi bu zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a hamdolsun!’ de. 28﴿ Yine de ki: ‘Rabbim! Beni bereketli bir yere indir; en uygun şekilde indirip yerleştiren sensin.’ 29﴿

Tefsir

Kavminin inkârcı önderlerinin haksız iddia ve iftiralarla davetini engellemeleri karşısında Hz. Nûh’un Allah’tan yardım dilemesi üzerine bütün kitaplı dinlerde ve genel olarak çeşitli toplumların kültüründe yer alan meşhur tûfan olayı gerçekleşti (Nûh tûfanı hakkındaki âyetlerin yorumu ve olay hakkında bilgi için bk. Hûd 11/36-49) Hz. Nûh’un, hem şahsı hem de beraberindekiler adına yaptığı duasında Allah’ın kendisini “bereketli bir yer”e indirmesini dilerken, gemide bulunanların güvenlik ve rahatlığını veya yolculuğun bitiminde inecekleri yerin güvenli ve bereketli olmasını kastetmiş olabileceği yönünde açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Zemahşerî, III, 46-47; Râzî, XXIII,95). Bizce bu duayı, sınırlamadan âyette olduğu şekliyle anlamak daha isabetli olacaktır. Bu, aynı zamanda her müminin bir yere yerleşirken, yolculuk yaparken tekrar etmesinde fayda bulunan anlamlı bir dua örneğidir.
30

Meal

Kuşkusuz bu anlatılanlarda ibretler vardır; muhakkak ki biz bunlarla insanları sınarız. 30﴿

Tefsir

İnsanlığın atalarından olan Hz. Nûh’un davetinin ve insanlık tarihinde büyük yeri olan Nûh tûfanının ibret verici yanları bulunduğu bildirilmektedir. Bunların başında Nûh’un ilk tebliğinin tevhide dair olması gelir. Nitekim Nûh’tan önceki ve sonraki bütün peygamberlerin ilk davası da tevhid inancını yerleştirmek olmuştur. Ayrıca tûfan olayı bize şunları öğretmektedir: Allah’ın varlık ve birliğine içtenlikle inanıp hayatlarını doğruluk ve dürüstlük çizgisinde yürütenler, başlangıçta inkâr ve kötülüklere sapanların haksız suçlama ve iftiralarına, baskı ve zulümlerine mâruz kalsalar da sonunda mutlaka başarılı olacaklardır. Ancak bunun için Allah’a sığınıp güvenmenin yanında, nasıl ki Nûh peygamber, “Nasıl olsa Allah bizi kurtarır” diye düşünüp kolaycılığa kaçmamış, aksine kendi eliyle gemiyi yapıp diğer önlemleri almışsa, insanın üzerine düşen görevleri eksiksiz yapması, esbaba tevessül etmesi, yani başarmak için ihtiyaç duyacağı mümkün olan bütün tedbirleri alması gerekir. Âyetin sonunda dikkat çekilen Allah’ın denemesini yani sınavdan geçirmesini bu çerçevede anlamak uygun olur; yani Allah gelmiş geçmiş bütün insanları, kavimleri, milletleri yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davranıp davranmadıkları hususunda sınavdan geçirmiştir ve geçirmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 21
31-41

Meal

Sonra onların ardından başka bir nesil meydana getirdik. 31﴿ Bunların arasından da kendilerine, “Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. İsyan etmekten sakınmıyor musunuz?” diyen bir elçi gönderdik. 32﴿ Bu elçinin kavminden olup da inkâra sapan, âhirete ulaşmayı yalan sayan, dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz hatırlı kişiler halka şöyle dediler: “Bu da olsa olsa sizin gibi sıradan bir insan. Sizin yediğinizden yemekte, içtiğinizden ­içmektedir. 33﴿ Sizin gibi sıradan bir insana uyacak olursanız o zaman herhalde kaybedenlerden olursunuz. 34﴿ O size, ölüp de toprak ve kemik yığını haline gelmişken tekrar hayat alanına çıkarılacağınızı mı söylüyor? 35﴿ Bu size söylenenler gerçek olmaktan çok çok uzak! 36﴿ Gerçek olan sadece şu yaşadığımız dünya hayatıdır. Ölür ve yaşarız. Bir daha da diriltilecek değiliz. 37﴿ O, Allah hakkında sadece yalanlar düzüp koşan bir adamdır. Biz ona inanmıyoruz.” 38﴿ O peygamber şöyle dedi: “Rabbim! Bunların beni yalancılıkla suçlamalarına karşı bana yardım et!” 39﴿ Allah buyurdu ki: “Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!” 40﴿ Nitekim kaçınılmaz bir âkıbet olarak onları o korkunç ses yakalayıverdi; böylece sel süprüntüsüne çevirdik onları! Zalimlerin canı cehenneme! 41﴿

Tefsir

Eski müfessirlerin bir kısmı, bu âyetlerde ismi verilmeden kendisinden söz edilen neslin Semûd kavmi ve onlara gönderilen peygamberin Sâlih aleyhisselâm olduğu kanaatindedirler (meselâ bk. Taberî, XVIII, 19); çoğunluk tarafından ise bu neslin Âd kavmi, peygamberin de Hûd aleyhisselâm olduğu söylenmiştir (bk. Zemahşerî, III, 47; Râzî, XXIII, 97). Bununla birlikte burada sözü edilen peygamberin davet ettiği tevhid ilkesi, esasen Kur’an’da adı geçen peygamberlerin gerçekleştirmeye çalıştıkları ortak davadır. Hz. Muhammed de dahil olmak üzere bütün peygamberlere karşı mücadele verenler, bu kıssadakiler gibi genellikle eşraftan hali vakti yerinde, çıkarlarına uygun düştüğü için mevcut sistem ve telakkiden memnun olan kesimlerdi. Kur’an’da değişik vesilelerle anlatıldığına göre bunlar umumiyetle hak peygamberin getirdiği sistemi kendi toplumsal ve ekonomik statüleri için tehlikeli görmüşler; özellikle herkes gibi bu mütegallibe zümresinin de yapıp ettiklerinden dolayı sorumlu tutulacaklarını bildiren, böylece toplumda mutlak bir hak ve adalet bilincinin uyanmasını hedefleyen âhiret inancıyla ilgili tebliğleri reddetmişlerdir. Bunlar, âhiret inancının toplum tarafından benimsenmesini kendi konumları için tehlikeli ve rahatsız edici bulmuşlar; bunu yaparken de ilgili peygamberin Allah’tan haberler getirecek olağan üstü özellikler taşımadığını, herkes gibi onun da sıradan biri olduğunu ileri sürerek onu gözden düşürmeye çalışmışlardır. Aslında bu iddialar, peygamberin görünürdeki insanî özelliklerini abartılı ifadelerle öne çıkararak insanların dikkatlerini peygamberin tebliğlerindeki dinî ve ahlâkî ilkelerde bulunan gerçekliğe çevirmelerini önlemeyi amaçlayan kurnazca bir plandan, bir saptırmadan başka bir şey değildi. Sonuç olarak söz konusu âyetlerde pek çok peygamberin yaşadığı ortak bir tecrübenin dile getirildiği görülmektedir. Bu durumda Muhammed Esed’in, bu âyetlerde belli bir peygamber ve kavimden söz edilmediği, burada anlatılanların, “Allah’ın bütün peygamberlerine ve onların her birinin peygamber olarak yaşadıkları tecrübelerde tekrarlanan benzer çizgilere ilişkin genel bir atıf durumunda” olduğu şeklindeki görüşüne (II, 694) katılmak mümkündür.

Bu âyetlerde sözü edilen inkârcı zümrenin, peygamberin kişiliğine ve âhiret hayatına ilişkin iddiaları Kur’an’da muhtelif vesilelerle cevaplandırılıp reddedildiği için burada bir defa daha tekrarlanmasına gerek görülmemiş, sadece uğrayacakları acı âkıbete dikkat çekilmekle yetinilmiştir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 23-24
42-44

Meal

Sonra onların ardından başka başka nesiller getirdik. 42﴿

Tefsir

42, 43, 44 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.