Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.
Fâtır Suresi
438
22 . Cüz
31-32

Meal

Sana vahyettiğimiz kitap kendinden öncekileri doğrulayıcı bir hakikattir. Kuşkusuz Allah kullarından haberdardır, her şeyi görmektedir. 31﴿ Sonra biz kullarımızdan seçtiklerimizi o kitaba mirasçı kıldık. Onlardan kimi kendine kötülük eder, kimi orta bir durumdadır, kimi de Allah’ın izniyle hayır işlerinde yarışır; işte büyük lütuf budur. 32﴿

Tefsir

İlk âyette Kur’an’ın kendinden önceki ilâhî kitapların aslî durumlarını onaylayan ve Allah katından geldiğinde kuşku bulunmayan bir kitap olduğu belirtilmektedir (bu konuda bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4).

Müfessirlerin çoğunluğu 32. âyette geçen “kitap”tan maksadın Kur’an-ı Kerîm ve “mirasçı kılınanlar”dan maksadın da müminler olduğu kanaatindedirler. Buna göre âyette zikri geçen üç grup insan da hep müminler olmaktadır. Allah’ın, kendilerine peygamberler aracılığı ile kitabını göndermek için seçtiği kulların tamamı ondan eşit derecede yararlanmış değillerdir. Râzî, bu yoruma göre âyette belirtilen üç mertebe için yapılmış izahları aktardıktan sonra kendi tercihini şöyle açıklar: Birinci gruptakiler, Allah’ın buyruklarını terkedip yasaklarını işleyenlerdir. Bunlar “bir işi yerli yerince yapmayan” kimseler oldukları için (meâlde “kendine kötülük eder” diye çevrilen) zalim kelimesiyle ifade edilmiştir. “Orta bir durumdadır” (muktesıd) diye söz edilenler, –sonuç almada tam başarılı olmasalar da– ilâhî buyruklara karşı gelmemek için çaba harcayanlardır. “Allah’ın izniyle hayır işlerinde yarışır” (sâbık bi’l-hayrât) diye anılanlar ise hem belirtilen çabayı harcayan hem de Allah’ın izniyle bunu başaranlardır. Taberî de mirasçı kılınanlar ile müminlerin kastedildiği kanaatini taşımaktadır, fakat kitap ile ilgili yorumlar arasından tercih ettiği şudur: Burada Kur’an’dan önceki ilâhî kitaplar kastedilmektedir; nitekim müslümanlar onlara inanmayı da iman esaslarından sayarlar. Âyetin sonundaki “büyük lutuf” da, “kitaba mirasçı kılma, hayır işlerinde yarışma veya Allah’ın buna muvaffak kılması” mânalarıyla açıklanmıştır (diğer yorumlarla birlikte bk. XXVI, 24-26; Taberî, XXII, 133-137; Zemahşerî, III, 275-276; Şevkânî, IV, 400).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 467
33-35

Meal

Onların gireceği yer adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada onların giysileri de ipektir. 33﴿ Şöyle derler: “Bizden tasayı gideren Allah’a hamdolsun. Doğrusu rabbimiz çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını eksiksiz vermektedir. 34﴿ O ki bizi lutfuyla sonsuza kadar kalınacak yurda yerleştirdi. Orada artık biz ne bir yorgunluk duyarız ne de bize bir bıkkınlık gelir.” 35﴿

Tefsir

Müminlerin ve özellikle iyi işlerde önderlik edenlerin kavuşacakları cennet nimetleri kısmen dünyadaki tasavvurlarımıza göre anlatılmakta, fakat asıl mutluluğun bütün bu nimetleri bahşeden yüce Allah’a hamdetme mutluluğunu tadabilmeyi sürdürmede ve O’nun hoşnutluğuna erişmiş olarak, dünyadaki kaygı ve endişelerin uzağında ebediyet yurduna yerleştirilmiş olmakta gizli bulunduğuna işaret edilmektedir (adn cennetleri hakkında bilgi için bk. Ra‘d 13/23-24).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 467-468
36-37

Meal

İnkâr edenlere gelince, cehennem ateşi de onlarındır. Ne ölmelerine hükmedilir ki ölsünler ne de onlar için cehennem azabı hafifletilir. İşte inkârcılığa saplanıp kalmış herkesi böyle cezalandırırız. 36﴿ Ve onlar orada, “Rabbimiz! Bizi çıkar da yapmış olduklarımızdan tamamen başka, iyi işler yapalım” diye feryat ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Üstelik size uyarıcı da gelmişti. Şimdi tadın bakalım! Zalimlerin hiçbir yardımcısı da yoktur! 37﴿

Tefsir

Âhiret sahnelerine yer veren bu ve benzeri âyetlerde, dünyada iken yapılan uyarıları hafife alan inkârcıların kötü âkıbetle karşılaştıklarında kendilerine yeni bir fırsat verilmesi için çırpınmaları tasvir edilir ve bu feryatların hiçbir yarar sağlamayacağı vurgulanır (ayrıca bk. Mü’minûn 23/107-108).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 468
38-40

Meal

Kuşkusuz Allah göklerin ve yerin sırlarını bilmektedir ve O, kalplerin gizlediklerini de çok iyi bilir. 38﴿

Tefsir

38, 39, 40 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.
Fâtır Suresi
439
22 . Cüz
39

Meal

Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur. Artık kim inkâr ederse inkârcılığı yalnız kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü rableri katında gazabı arttırmaktan başka bir sonuç doğurmaz; şu halde kâfirlerin küfrü ancak kendi ziyanlarını arttırır. 39﴿ De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız ve O’na ortak koştuğunuz varlıklar üzerinde hiç düşündünüz mü? Gösterin bana, yeryüzündeki hangi nesneyi yaratmışlar! Yoksa onların göklerde mi ortaklığı var? Yahut biz onlara bir kitap vermişiz de onlar oradaki kesin bir delile mi dayanmaktalar? Hayır hayır! O zalimlerin birbirlerine vaadleri aldatmacadan başka bir şey değildir. 40﴿

Tefsir

Allah Teâlâ’nın ilmine sınır olmadığı hatırlatılıp insanın yeryüzündeki görevine atıfta bulunulduktan sonra birtakım varlıklara tanrılık yakıştıranların ne kadar şuursuzca bir davranış sergiledikleri ortaya konmakta; onlardan, sözde tanrılarının ya yeryüzünde yarattıkları bir nesne göstermeleri veya göklerde paydaşlıklarının bulunduğunu ya da Allah tarafından kendilerine ayrıcalık tanındığına dair bir kanıt verildiğini iddia ve ispat etmeleri istenmektedir. Ardından da bu hakikatleri görmezden gelen ve şirke batarak haksızlığın en büyüğünü yapan bu kimselerin put, melek, insan vb. varlıkların kendilerine şefaatçi olacaklarını iddia edip birbirlerini ayartmalarının birer aldatmacadan ibaret olduğu belirtilmektedir (halife kelimesinin anlamları ve Kur’an’daki kullanımları hakkında bilgi için bk. Bakara 2/30).
41

Meal

Gerçek şu ki Allah, koyduğu düzenden sapmamaları için gökleri ve yeri tutmaktadır. Şayet sapacak olsalar artık O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O halîmdir, çok bağışlayıcıdır. 41﴿

Tefsir

Göklerin yani ilâhî yasalar düzenine uygun olarak uzay içinde işlevlerini sürdüren bütün galaksilerin, gök cisimlerinin ve bu düzen içinde insan bakımından özel bir önemi haiz olan yerkürenin yörüngelerinden sapmaması Allah Teâlâ’nın irade ve kudretiyle mümkün olmaktadır. Yüce Allah bu hassas dengenin bozulmasını murat etmiş olsa artık bu sapmayı önleyebilecek hiçbir güç yoktur (bu konuda ayrıca bk. Ra‘d 13/2). Âyetin “sapmamaları için” şeklinde çevrilen kısmında kullanılan ve zevâl kökünden türetilen fiil hem “bir şeyin nizamının bozulması” hem de “yok olması” anlamına gelir. Burada her iki mânanın birlikte kastedildiği anlaşılmaktadır. Zira göklerin ve yerin hareketindeki en küçük bir sapma ve dengesindeki en küçük bir bozulma aynı zamanda onların yok olması demektir (İbn Âşûr, XXII, 327-328).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 470
42-45

Meal

Onlar kendilerine bir uyarıcı gelirse herhangi bir ümmetten daha fazla doğru yolu tutacaklarına dair var güçleriyle Allah adına yemin etmişlerdi. Ama onlara uyarıcı gelince bu sadece (haktan) uzaklaşmalarını arttırdı. 42﴿ Çünkü yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötülük tuzakları kuruyorlardı. Halbuki kötülük tuzakları, kuranların ayağına dolaşır. Yoksa onlar öncekilere uygulanan yasalardan başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yasalarında asla bir değişme bulamazsın; Allah’ın yasalarında asla bir sapma da bulamazsın. 43﴿ Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş görsünler! Kaldı ki onlar bunlardan daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah’ın kudretine karşı durabilecek yoktur. Şüphe yok ki O her şeyi bilmektedir, her şeye kådirdir. 44﴿

Tefsir

42, 43, 44, 45 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.