Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Tekvîr Suresi

587
30 . Cüz
21
Ayet
مُطَاعٍ ثَمَّ اَمٖينٍؕ
٢١
Meal
(Elçi) orada saygın ve güvenilirdir. 21﴿

Tefsir

Erişilmez bir nazım güzelliği ve edebî incelikler taşıyan 15-18. âyetlerdeki yeminler, ileride verilecek olan vahiy ve peygamberle ilgili bilgilerin gerçekliğini teyit amacı taşıması yanında, muhatabı bu bilgilerin önemini kavramaya hazırlamaktadır. Çünkü peygamberin dürüstlüğü ve vahyin gerçek olduğu hususunda kuşku duyan insanın, hiçbir dinî bildirimi tanıyıp kabul etmesi beklenemez. Müfessirler 19. âyette anlatılan “değerli elçinin sözü”nden maksadın Kur’an olduğunu söylemişlerdir. Elçiden maksat bir görüşe göre Cebrâil’dir (Taberî, XXX, 51; Zemahşerî, 224). Cebrâil, Allah’ın kelâmı Kur’an’ın Hz. Peygamber’e ulaştırılmasında aracılık yani elçilik ettiği için ona “değerli elçi” denilmiş ve Allah’ın vahyettiği kelâm Hz. Peygamber’e onun tarafından okunduğu, vahye uygun söz kalıbına girmiş olarak ondan ulaştığı için “onun sözü” olarak ifade edilmiştir. Diğer bir yoruma göre “değerli elçi” Hz. Peygamber’dir. O, Allah’ın elçisi olarak Kur’an’ı insanlara tebliğ ettiği için Kur’an onun sözü olarak ifade buyurulmuştur (İbn Âşûr, XXX, 154-155).

 “Değerli elçi” ifadesini Hz. Peygamber olarak açıklayanlara göre 20-21. âyetlerin anlamı şöyle olur: Peygamber Allah’tan gelen mesajları ümmetine tebliğ edecek güç ve yeteneğe sahiptir; Allah katında onun yüce bir makamı ve itibarı vardır; kendisine indirilen vahyi koruma ve tebliğ etme hususunda güvenilir bir elçidir; Allah’a itaat eden müminler ona da itaat ederler (Şevkânî, V, 453; arş hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/54).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 564
22-26
Ayet
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ
٢٢
وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُبٖينِۚ
٢٣
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنٖينٍۚ
٢٤
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجٖيمٍۚ
٢٥
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَؕ
٢٦
Meal
Bu kadar beraber yaşadığınız kişi kesinlikle mecnun değildir. 22﴿ Andolsun ki onu (vahiy meleğini) apaçık ufukta görmüştür. 23﴿ O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez. 24﴿ O, lânetlenmiş şeytanın sözü değildir. 25﴿ Öyleyse nereye gidiyorsunuz? 26﴿

Tefsir

Kureyş’e mensup bazı kimseler, âhiret fikrine alışık olmadıkları için Hz. Peygamber’den bu inancı doğrulayan haberler işitince onu mecnunlukla itham etmişlerdi (Hicr 15/6; Kalem 68/51). “Arkadaşınız” nitelemesiyle Hz. Peygamber kastedilmiştir. O, Mekkeliler tarafından ahlâk güzelliği bakımından olduğu kadar, akıl ve zekâsının mükemmelliği ile de tanınıp bilindiği için kendilerine bu bilgileri hatırlatılmış, buna rağmen ona “mecnun” demelerinin bu bilgileriyle çeliştiği ortaya konmuştur (Şevkânî, V, 453).

Ağırlıklı yoruma göre 23. âyetteki “gören” Resûlullah, “görülen” de Cebrâil’dir. “Apaçık ufuk” ile ne kastedildiği konusunda çeşitli açıklamalar yapılmıştır (bk. Şevkânî, V, 453-454). Müfessirler bu âyeti dikkate alarak Hz. Peygamber’in Cebrâil’i kendi sûretinde yani melek olarak yaratılmış olduğu sûrette gördüğünü söylemişlerdir (ayrıca bk. Necm 53/1-18). Hz. Peygamber Cebrâil’in kendisine vahiy getirdiğini söyleyince müşrikler onunla alay etmeye başlamışlar ve gördüğünün melek değil cin olduğunu veya böyle bir meleğin varlığını sadece zihninde kurup hayal ettiğini ileri sürmüşlerdi. İşte âyette onların bu iddiaları reddedilmiştir.

O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez” ifadesi, Hz. Peygamber’in ilâhî vahyi insanlara duyurma, öğretme hususunda cimri veya ihmalkâr davranmadığını, bilâkis Allah’ın mesajlarını en mükemmel bir şekilde insanlara tebliğ etmek için her türlü eziyete katlandığını göstermektedir (gayb hakkında bilgi için bk. Kur’an Yolu, Bakara 2/3). Oysa müşriklerin Hz. Peygamber’i benzetmeye kalkıştıkları sihirbaz ve kâhinler ücret almadan ne sihir yaparlardı ne de bilgi verirlerdi. 24. âyet, dolaylı olarak din konusundaki tebliğ ve irşad faaliyetlerinde özverili çalışmanın önemini de göstermektedir. 24. âyetteki danîn kelimesini “zanîn” şeklinde okuyanlara göre meâl şöyledir? “Onu, gayb âleminden getirdiği bilgiler konusunda kimse yalancılıkla itham edemez.” 25. âyet yine öncekileri pekiştirmekte ve Kur’an’ın müşriklerin iddia ettikleri gibi kovulmuş şeytanın sözü olmadığını ifade etmektedir. “Öyleyse nereye gidiyorsunuz?” sorusu, “Bu Kur’an’dan, onun gereklerini yerine getirmekten uzaklaşıp da nereye gidiyorsunuz?” veya “Size burada açıklanandan daha doğru bir yol var mıdır ki Kur’an’ın yolunu bırakıp da o yoldan gidesiniz” gibi farklı şekillerde açıklanmıştır. Âyetin, artık inkâr edemeyecekleri gerçeklerle karşı karşıya bulunan ve her yönden delillerle kuşatılmış olan müşriklerin, inkârlarına hiçbir mâkul gerekçe gösteremeyeceklerini ifade ettiği de belirtilmiştir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 565-566
27-29
Ayet
اِنْ هُوَ اِلَّا ذِ كْرٌ لِلْعَالَمٖينَۙ
٢٧
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَقٖيمَ
٢٨
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَ
٢٩
Meal
O herkes için bir öğüttür; 27﴿ Özellikle sizden doğru yolda gitmek isteyenler için. 28﴿ Fakat âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz (hiçbir şey) dileyemezsiniz! 29﴿

Tefsir

Kur’an’ın insanlar için, özellikle doğru yolu tercih etmek isteyenler için uyarıcı, hatırlatıcı ve yol gösterici bir kitap olduğu vurgulandıktan sonra, “doğru yoldan gitmek isteyenler için” ifadesinin açıkça gösterdiği üzere, İslâm’ın din ve vicdan özgürlüğü ilkesi esas alınarak, artık bunlardan ders çıkarıp doğru yolu seçmek insanların hür iradelerine bırakılmış; dolaylı olarak hiç kimsenin kendi iradesinin dışında bir tercihe zorlanamayacağına işaret edilmiştir. Bununla birlikte insanların irade ve eylem güçleri, bir işi dileyip isteme ve yapma imkânları da temelde kendilerinden değil, yine Allah’tandır. Ama imtihan gereği Allah böyle olmasını dilemiş, insanlara bazı eylemlerinde dileyip seçme ve irade hürriyeti vermiştir (bk. İnsan 76/30).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 566
İnfitâr Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Nüzûl

Hem mushaftaki sıralamada hem de iniş sırasına göre seksen ikinci sûredir. Nâziât sûresinden sonra, İnşikak sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Adı/Ayet Sayısı

         “İnfitâr” kelimesi, sûrenin 1. âyetinde geçen ve “yarıldı” anlamına gelen infetara fiilinin masdarıdır. Sûre adını bu fiilden almıştır. Bazı kaynaklarda “İze’s-Semâü’n-fetarat” şeklinde isimlendirilmiştir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 82; Taberî, XXX, 54). Kısaca “İnfetarat” ve “Münfatıra” isimleriyle de anıldığı belirtilmektedir (İbn Âşûr, XXX, 169).

Konusu

Sûrede kıyamet koparken evrende meydana gelecek olan değişim ve bazı dehşet verici olaylar, öldükten sonra dirilme, mahşerde hesap verme ve itaatkâr kulların varacakları cennetle isyankâr kulların gideceği cehennem gibi konular yer almaktadır.

1-5
Ayet
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْۙ
١
وَاِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْۙ
٢
وَاِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْۙ
٣
وَاِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْۙ
٤
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَاَخَّرَتْؕ
٥
Meal
Gökyüzü yarıldığında; 1﴿ Yıldızlar dağılıp saçıldığında; 2﴿ Denizler taştığında; 3﴿ Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde; 4﴿ Her insan dünyada neleri yaptığını, neleri de yapmadığını anlayacaktır. 5﴿

Tefsir

Kıyamet günü hakkında Tekvîr sûresinde anlatılanları pekiştirmek üzere burada o gün vuku bulacak bazı olaylardan söz edilerek insanlar uyarılmaktadır. Uzay boşluğundaki yıldızların düzenli hareketini sağlayan çekim kanununun kıyamet gününde yok olmasının bir sonucu olarak evrenin düzeninin bozulacağı, göklerin çatlayıp yarılacağı, kısaca kozmik düzenin bozulacağı bildirilmiştir (bk. Furkan 25/25; Hâkka 69/16; Rahmân 55/37; Nebe’ 78/19-20; Tekvîr 81/1-6). Denizlerin kabarıp taşmasını, dünyanın şiddetle sarsılması, dağların parçalanıp yok olması, denge ve düzenin bozulması gibi olaylar sonunda dünyayı denizlerin kaplaması şeklinde anlamak mümkündür. Deniz altında gerçekleşen şiddetli depremlerin tsunami denilen büyük dalgalara ve taşmalara yol açmasını hatırlayarak âyetteki kıyamet tasvirini daha iyi anlayabiliriz.

Bu âyetler hakkında, “şiddetli sarsıntı neticesinde yerkürede meydana gelecek olan volkanik patlaklar ve derin çatlaklardan çıkan lav kütlelerinin deniz sularını kaynatacağı, taşıracağı, hatta buharlaştıracağı” şeklinde de yorum yapılmıştır.

Kıyametin kopması sırasında meydana gelecek sayısız felâketlerin büyüklerinden birkaçı örnek olarak zikredildikten sonra “Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde” meâlindeki 4. âyetle konu insana getirilmiştir. Bu âyet genellikle o büyük altüst oluş esnasında kabirlerde toprak altında bulunan ceset parçalarının dışarı fırlatılacağı şeklinde yorumlanmıştır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 569
6-8
Ayet
يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرٖيمِۙ
٦
اَلَّذٖي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَۙ
٧
فٖٓي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَٓاءَ رَكَّبَكَؕ
٨
Meal
Ey insan! Yüce rabbin hakkında seni yanıltıp aldatan ne oldu? 6﴿ O rabbin ki seni yarattı, seni insan olarak şekillendirdi ve seni dengeledi. 7﴿ Terkibini de dilediği gibi yaptı. 8﴿

Tefsir

Devamındaki âyetlerden anlaşıldığına göre buradaki “ey insan” hitabıyla özellikle belli bir kişiye veya bütün insanlara değil, sûrenin asıl konusu olan kıyamet, âhiret ve uhrevî yargılanma ve hesap vermeyi inkâr edenlere, bunu imkânsız görenlere hitap edilmektedir. Rab ismi ve bu ismin sıfatı olarak geçen kerîm, Cenâb-ı Hakk’ın “cemal sıfatları” denilen ve kullarına yönelik lütufkârlığını ifade eden isim ve sıfatlarındandır. 7-8. âyetlerde bu sıfatların, insanın insan olarak varlık alanına çıkışındaki yaratıcı rolü dile getirilmekte; böylece insanın, hayatı boyunca her an yararlanmakta olduğu diğer bütün nimetlerden de önce bedensel ve zihnî melekelerle donatılıp düzgün bir insan olarak dünyaya gelişini kendisine borçlu bulunduğu rabbi hakkında, saptırıcı tesirlere kapılarak yanılgıya düşmesi, türlü şekillerde inkâr ve isyanlara boğulması eleştirilmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 569-570
9-12
Ayet
كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدّٖينِۙ
٩
وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظٖينَۙ
١٠
كِرَاماً كَاتِبٖينَۙ
١١
يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ
١٢
Meal
Hayır! İnanacak yerde siz hâlâ dini yalan sayıyorsunuz. 9﴿ Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var. 10-11﴿ Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar. 12﴿

Tefsir

Din kelimesi, Kur’an-ı Kerîm’de bilinen anlamı yanında, “hesap ve ceza günü” (âhiret) mânasında da kullanılmaktadır. Bu âyette birinci veya ikinci anlamında kullanıldığı yönünde iki farklı yorum vardır. Müteakip âyetler ikinci yorumu desteklemektedir. Buna göre 10-12. âyetler şu gerçeği ortaya koymaktadır: Bu dünyada insanlar başıboş bırakılmamıştır. Aksine herkesin neler yaptığını bilen ve kayda geçen görevli melekler vardır. Bu âyetler, öncelikle âhireti ve uhrevî hesabı inkâr edenleri uyarmakla birlikte daha genel olarak inananı ve inanmayanıyla bütün insanları, yargı ve adaletin ceza veya ödüllendirmenin bu dünyada olanlardan ibaret bulunmadığını; bu dünyada yerini bulmayan veya eksik kalan adaletin, o günün tek hâkimi olan Allah’ın huzurunda mutlaka eksiksiz gerçekleşeceğini; şu halde herkesin, hayatını bu sorumluluk bilinci ve duyarlılığı ile düzenlemesi gerektiğini hatırlatmaktadır.

Râzî, bu âyetlerle ilgili olarak özetle şöyle der: Kuşkusuz Allah Teâlâ, kullarının neler yaptığını bütün ayrıntılarıyla bilir; bunun için yapılanların yazılmasına, yazıcılara, şahitlere, belgelere ihtiyacı yoktur. Ancak O, kendisiyle insanlar arasındaki ilişkileri onların kendi aralarında uygulayacakları usullere göre düzenler. İnsanlar arasındaki hak ve sorumlulukları düzenlemenin en sağlıklı yolu, her şeyi kayda geçirmek; hesaplaşma aşamasında ise belge ve tutanakları ortaya koyarak hakkın yerini bulmasını, adaletli bir sonucun alınmasını sağlamaktır. İşte kıyamet günündeki hesaplaşma da böyle olacaktır (XXXI, 83).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 570
13-16
Ayet
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَفٖي نَعٖيمٍۚ
١٣
وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفٖي جَحٖيمٍۚ
١٤
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدّٖينِ
١٥
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَٓائِبٖينَؕ
١٦
Meal
Buna göre kuşkusuz erdemliler cennette olacaklar; 13﴿ Kötüler ise kesinlikle cehenneme gireceklerdir. 14﴿ Ceza gününde oraya girerler; 15﴿ Ve oradan bir daha da ayrılamazlar. 16﴿

Tefsir

Amellerin kayda geçirilmesi ve uhrevî yargı sürecinin sonucu özetlenmektedir. Sûrenin ana konusu kıyamet ve âhiret ile uhrevî sorumluluk olduğuna göre buradaki “erdemliler” (ebrâr), bir gün kıyametin kopacağına, dünyada yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgelerin önlerine konacağına ve bunların hesabını vereceklerine inanarak bu belgeleri yani amel defterlerini iyilikleriyle dolduran mümin kişilerdir. Bu duyarlılık birçok âyette takvâ kavramıyla da ifade edilmektedir. “Kötüler” (füccâr) ise kıyamete, uhrevî yargı ve sorumluluğa inanmayan, amel defterlerini kötülüklerle kirletenlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri, buradaki “füccâr”la sadece inkârcıların kastedildiğini, günahkâr müminleri kapsamadığını belirtirler; çünkü onlar kıyamet ve âhirete inanırlar (bu tartışma için bk. Râzî, XXXI, 84-85). Ancak, bu âyetlerin, inananıyla inanmayanıyla bütün insanları âhiret kaygısı taşımaya çağırdığında kuşku yoktur.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 570-571
17-19
Ayet
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِۙ
١٧
ثُمَّ مَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّٖينِؕ
١٨
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْـٔاًؕ وَالْاَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِ
١٩
Meal
Ceza günü nedir bilir misin? 17﴿ Evet, ceza günü nedir bilir misin? 18﴿ O gün hiç kimsenin başkası için bir şey yapması elinden gelmez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır. 19﴿

Tefsir

Hz. Peygamber’e yöneltilen bu sorular hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir. O gün hiç kimse başkası için bir fayda sağlayamayacak, kimse kimseyi koruyamayacak; herkes kendisini düşünecek, kendi derdiyle uğraşacak, herhangi bir zararı dokunabilir korkusuyla çoluk çocuğundan, yakın akrabasından dahi kaçacaktır (bk. Abese 80/34-37). O gün Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır (krş. Bakara 2/255; Mü’min 40/16). O dilediği gibi tasarrufta bulunur; kimseye –dünyada verdiği gibi– kendi hayatı ve geleceği hakkında karar verip tasarrufta bulunma yetkisi vermez (Şevkânî, V, 459-460).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 571