64
اَمَّنْ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُعٖيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِؕ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِؕ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
Peki ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı (durmaksızın) tekrar eden kim? Size hem gökten hem yerden rızık veren kim? Allah’tan başka bir tanrı mı? De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız kesin delilinizi getirin bakalım!”
﴾64﴿
Diğerleri yanında varlığın, oluşun ve hayatın başlaması, devam etmesi ve yaratılışın yenilenmesi de Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delillerdendir (yaratılış hakkında bilgi için bk. Yûnus 10/4, 34; Ankebût 29/19). Müşrikler, evrenin Allah tarafından yoktan yaratılıp yönetildiğine, Allah’ın gökten yağmur yağdırıp onunla yeryüzüne hayat verdiğine ve buradan canlıları rızıklandırdığına inanıyor (bk. Ankebût 29/61-63; Zümer 39/38) fakat öldükten sonra dirilmeye inanmıyorlardı. Kendisini Allah’ın yaratmış olduğunu itiraf eden insan, bir soru yöneltilerek düşünmeye sevkedilmekte ve öldükten sonra yeniden diriltilebileceğine de iman etmeye çağrılmaktadır.
“Kesin delil” diye çevirdiğimiz burhân kelimesi “akıl, işaret ve alâmet” anlamlarına da gelir. Burada Allah’a ortak koşanların bu iddialarının doğruluğunu ispatlayacak kesin delil getirmeleri istendiği için bu şekilde tercüme edilmiştir (burhân hakkında bilgi için bk. en-Nisâ 4/174).
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 202
65-66
قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُؕ وَمَا يَشْعُرُونَ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ
بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْاٰخِرَةِࣞ بَلْ هُمْ فٖي شَكٍّ مِنْهَاࣞ بَلْ هُمْ مِنْهَا عَمُونَࣖ
De ki: “Allah’tan başka göklerde olsun yerde olsun hiç kimse gaybı bilemez.” Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
﴾65﴿
Hayır, onların âhiret hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır; dahası, bu hususta şüphe içindedirler; bunun da ötesinde onlar âhiretten yana kördürler.
﴾66﴿
Rivayete göre putperestler, Resûlullah’ın peygamberliğini reddetmek için ona kıyametin ne zaman kopacağına dair bir soru yöneltmişler; bunun üzerine inen âyette kıyametin gayb olaylarından olduğu, Allah’tan başka kimsenin onu bilemeyeceği açıklanmıştır (İbn Âşûr, XX, 19; gayb hakkında bilgi için bk. Bakara 2/3). Âhiret hayatı insanın bu dünyada algılayabileceği alanın ötesinde yer alan bir gerçek olduğu için insanlar onu bilemez ve tam olarak tasavvur edemezler. Ancak 66. âyette putperest Araplar’ın bu bilgisizliği, kuşkuculuğa, hatta inkâra kadar götürdükleri bildirilmektedir. Ama onlar, âhirette gerçekle karşı karşıya geldiklerinde bilgileri tamamlanacaktır. Bu sebeple Kur’an, ölümden sonraki hayat hakkında bilgi verirken genellikle temsilî bir üslûp kullanmaktadır. “Onlar âhiretten yana kördürler” cümlesi, inkârcıların, âhiret hayatının ilâhî ilimdeki yaratma planının mantıkî bir sonucu olduğu gerçeğini idrakten âciz bulunduklarını ifade eder. Hakkıyla düşünselerdi insandaki sorumluluk ve adalet duygusu ve düşüncesinin ancak mutlak adaletin tecelli edeceği bir âhiret hesabı ve mahkemesiyle anlam kazanacağını, yerine oturacağını anlarlardı. Müfessirler “Hayır, onların âhiret hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır” meâlindeki cümlede geçen ve “yetersiz kalmıştır” anlamına gelen “iddâreke” fiilinin farklı kıraatine göre cümleye şöyle de mâna vermişlerdir: “Hayır, onların âhiret hayatı hakkında bilgileri yoktur” (Şevkânî, IV, 170; İbn Âşûr, XX, 22).
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 202-203
67-72
وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُٓوا ءَاِذَا كُنَّا تُرَاباً وَاٰبَٓاؤُ۬نَٓا اَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ
لَقَدْ وُعِدْنَا هٰذَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا مِنْ قَبْلُۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاطٖيرُ الْاَوَّلٖينَ
قُلْ سٖيرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمٖينَ
وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُنْ فٖي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذٖي تَسْتَعْجِلُونَ
İnkârcılar dediler ki: “Sahi, biz ve atalarımız toprak olunca mı diriltilip (hayat alanına) çıkarılacak mışız?
﴾67﴿
Doğrusu bu tehdit bize yapıldığı gibi daha önce atalarımıza da yapılmıştı. Ama bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”
﴾68﴿
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da günahkârların sonu nice oldu, görün!”
﴾69﴿
Sen de onların yüzünden üzülme, tuzak kurmalarından dolayı da canını sıkma.
﴾70﴿
“Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diye soruyorlar.
﴾71﴿
De ki: “Çabucak gelmesini istediğiniz azabın bir kısmı belki de tepenize inmek üzeredir.”
﴾72﴿
Âhiretin inkârı ve inkârcıların çeşitli oyunları son peygamberin muhataplarına özgü değildir; bütün peygamberler bu inkârla karşılaşmış, her şeye rağmen görevlerini yapmış, ilâhî adalet ve irade yerini bulmuştur. Şu halde son mesajın tebliğcisi de gördüğü tepkilere fazla üzülmemeli, canını sıkmamalıdır. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in uyarılarına rağmen müşrikler âhiret hayatını inkâr etmekle yetinmeyip alaylı ifadelerle o hayatın ne zaman geleceğini sormaktadırlar. 72. âyette Hz. Peygamber’in bu soruya nasıl cevap vermesi gerektiği bildiriliyor. Genellikle müfessirler bu âyette müşriklerin tepesine inmek üzere olduğu bildirilen azabı Bedir Savaşı’nda başlarına gelen ölüm ve esaret olarak yorumlamışlardır (Râzî, XXIV, 214; Şevkânî, IV, 145).
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 205
73
وَاِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ
Şüphesiz rabbin insanlara karşı lutuf sahibidir; fakat onların çoğu şükretmezler.
﴾73﴿
Şüphesiz rabbin insanlara karşı lutuf sahibidir; fakat onların çoğu şükretmezler.
74
وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Rabbin onların kalplerinde gizlediklerini de açığa vurduklarını da elbette bilir.
﴾74﴿
Rabbin onların kalplerinde gizlediklerini de açığa vurduklarını da elbette bilir.
75
وَمَا مِنْ غَٓائِبَةٍ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِلَّا فٖي كِتَابٍ مُبٖينٍ
Gökte ve yerde gözlerden gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta yer almasın.
﴾75﴿
“Apaçık kitap” ifadesi, “ana kitap, levh-i mahfûz veya Allah’ın ilmi” olarak yorumlanmıştır (krş. Taberî, XX, 11; Şevkânî, IV, 145; İbn Âşûr, XX, 29). Muhammed Esed ise “Allah’ın, yarattığı âlem için koyduğu yasalar ve ilkeler örgüsü” olarak tercüme etmiştir (II, 775).
Dipnot
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 205
76-78
اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَقُصُّ عَلٰى بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ اَكْثَرَ الَّذٖي هُمْ فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ
Doğrusu bu Kur’an, İsrâiloğulları’na, üzerinde anlaşamadıkları pek çok şeyi açıklamaktadır.
﴾76﴿
76, 77, 78 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.