Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Naziât Suresi

584
30 . Cüz
15-26
Ayet
هَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ مُوسٰىۘ
١٥
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ
١٦
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىؗ
١٧
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ
١٨
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ
١٩
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْكُبْرٰىؗ
٢٠
فَكَذَّبَ وَعَصٰىؗ
٢١
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىؗ
٢٢
فَحَشَرَ فَنَادٰىؗ
٢٣
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىؗ
٢٤
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىؕ
٢٥
اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىؕࣖ
٢٦
Meal
(Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi? 15﴿ Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti: 16﴿ Firavun'a git! Çünkü o çok azdı. 17﴿ De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. 18-19﴿ Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi. 20﴿ (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti. 21﴿ Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstermek üzere sırtını döndü. 22﴿ Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: 23﴿ Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi. 24﴿ Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı. 25﴿ Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. 26﴿

Tefsir

İnsanları âhiret hayatı konusunda uyarmak için gönderilen peygamberi yalanlayanların sonunun ne derece kötü olacağı bildirilerek bundan ibret alınması istenmiş; dolaylı olarak Hz. Peygamber teselli edilmiştir (kutsal vadi Tuvâ ve burada Allah’ın Mûsâ’ya seslenişi hakkında bilgi için bk. Kur’an Yolu, Tâhâ 20/11-12; Kasas 28/29-30). Hz. Mûsâ’nın Firavun’a gösterdiği en büyük mûcizeden maksat yılana dönüşen asasıdır. Müfessirler bu mûcizenin, Mûsâ’nın ışık saçan eli, denizin yarılması veya Mûsâ’ya verilen dokuz mûcizenin tamamı olabileceğini de söylemişlerdir (Şevkânî, V, 435; dokuz mûcize hakkında bk. A‘râf 7/107-108, 133-136; İsrâ 17/101). Buna rağmen Firavun inkâr ve isyandan vazgeçmediği gibi sihirbazları ve adamlarını toplayıp onlara “Ben sizin en yüce rabbinizim!” diyerek kendi tanrılığını ilân etmiştir (krş. Kasas 28/38).

Firavun’un, “Ben sizin en yüce rabbinizim” şeklindeki iddiası, insandaki makam ve mevki tutkusunun, benlik iddiasının nerelere kadar varabileceğini gösteren ibretlik bir sözdür. Gazzâlî, insanın bu tutku ve iddiasının sebeplerini ve mahiyetini benzersiz bir vukuf ve başarıyla işlerken özetle şöyle der: Firavun’a, “Ben sizin en büyük tanrınızım” dedirten motif aslında her insanın içinde saklıdır; fakat kimi bunu dışarı vurur, kimi de bazı sebeplerle içinde tutar veya bastırır. Firavun tipiyle uyuşan insanlardaki bu küstah iddia, her insanda bulunan yetkinlik, yükselme ve özgürleşme arzusu ve arayışının saptırılmış şeklidir. Oysa gerçek yetkinliğe, yükselme ve özgürleşmeye ancak ve ancak Allah’a yönelmek, O’nu tanımak (mârifet), buyruğuna ve rızâsına göre yaşamak, ilâhî ahlâk ile bezenmekle ulaşılabilir. Bunun dışındaki bütün benlik ve yetkinlik iddiaları tam tersine gerçekte bir sefalettir, düşüştür (İhyâ, III, 281-284). Mûsâ’nın davetine inkâr ve isyanla cevap veren Firavun’un durumu da bundan başka bir şey değildir. Bu yüzden insanları zulüm ile ezen Firavun’un yaptıkları karşılıksız kalmamış, hem dünyada hem de âhirette yüce Allah’ın azabına müstahak olduğu bildirilmiştir. Nitekim dünyada başkalarına da ibret olacak şekilde adamlarıyla birlikte denizde boğulmuştur (bk. Tâhâ 20/78).

“Allah da ona ibretlik dünya ve âhiret cezası verdi” diye çevirdiğimiz 25. âyete, “Allah da onu hem sonraki sözünden hem de önceki sözünden dolayı cezalandırdı” şeklinde de mâna verilmiştir (Kurtubî, XIX, 202). Önceki sözünden maksat “Sizin için benden başka tanrı tanımıyorum” anlamındaki sözüdür (bk. Kasas 28/38); sonraki sözü ise “Ben sizin en yüce rabbinizim!” mânasına gelen sözüdür.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547-548
27-33
Ayet
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُؕ بَنٰيهَاࣞ
٢٧
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ
٢٨
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاࣕ
٢٩
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاؕ
٣٠
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاࣕ
٣١
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ
٣٢
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْؕ
٣٣
Meal
Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. 27-29﴿ Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. 30-33﴿

Tefsir

Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin dikkatleri, yeri ve göğü ile evrene çevrilerek, böylesine geniş ve kompleks olan, düzenli ve uyumlu işleyen varlıklar dünyasını yaratan kudretin insanları da öldükten sonra tekrar diriltebileceğine işaret edilmiştir. Başka bir âyette göklerin ve yerin yaratılmasının insanların yaratılmasından daha büyük bir olay olduğu açıkça ifade buyurulmuştur (Mü’min 40/57). Allah’ın gökleri direksiz yaratması (bk. Ra‘d 13/2), geceyi zifiri karanlık, gündüzü ise aydınlık kılması (Bakara 2/164; Nebe’ 78/10-11), yeryüzünü üzerinde yaşanacak bir şekilde yaratıp gerek insanların gerekse hayvanların beslenmesi için her türlü nimetlerle donatması O’nun sonsuz kudretini ve öldükten sonra insanları diriltebileceğini gösteren çok sayıdaki kanıtlardan bazılarıdır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 548-549
34-36
Ayet
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىؗ
٣٤
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ
٣٥
وَبُرِّزَتِ الْجَحٖيمُ لِمَنْ يَرٰى
٣٦
Meal
Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insan dünyada iken ne için çalıştığını hatırlar. Cehennem de gören her kişiye açıklığı ile gösterilir. 34-36﴿

Tefsir

Arap dilinde “dayanılamayacak kadar ağır ve başka musibetleri bastıracak ölçüde büyük musibet” anlamına gelen tâmme kelimesi burada kıyameti ifade eder. Kıyametin dehşeti insanlara diğer sıkıntıları unutturacak kadar ağır olduğu için ona bu isim verilmiştir (Şevkânî, V, 439). O gün insanlara dünyada yaptıkları iyilikler de kötülükler de gösterilir; o zaman yapıp da unuttuklarını hatırlar ve itiraf ederler. “Cehennem” diye çevirdiğimiz cahîm kelimesi sözlükte “derin çukurda yakılmış büyük ateş” anlamına gelir (İbn Âşûr, XXX, 91).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 550
37-41
Ayet
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ
٣٧
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ
٣٨
فَاِنَّ الْجَحٖيمَ هِيَ الْمَأْوٰىؕ
٣٩
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهٖ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ
٤٠
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىؕ
٤١
Meal
Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. 37-39﴿ Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegâne barınaktır. 40-41﴿

Tefsir

Bu birkaç kısa âyette âhiretteki büyük kaybı veya büyük kurtuluşu hazırlayan olumsuz ve olumlu tutumların çok veciz bir özeti yapılmıştır. “Azgınlık” diye çevirdiğimiz “tuğyân” kavramı Tûr sûresinde (52/33) “akıllı ve ağırbaşlı düşünüp davranma” mânasındaki “hilm”in karşıtı olarak kullanılır; bu da Câhiliye insanının işin önünü sonunu hesap etmeyen, fevrî, bilinçsiz, inatçı ve inkârcı tutumunu ifade eder. Böyleleri genellikle anlık yaşadıkları için fâni dünyanın ötesine bakmazlar. İşte 39. âyette bunların kötü âkıbeti hatırlatılmaktadır. Bu kümenin son iki âyetinde ise, Allah’ın huzurunda dünyada yaşadığı hayatın hesabını vereceğini düşünerek geçici heveslerini bir yana bırakıp sorumlu bir hayat geçirenlerin büyük ödüle ve kurtuluşa kavuşacakları müjdelenmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 550
42-45
Ayet
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاؕ
٤٢
فٖيمَ اَنْتَ مِنْ ذِ كْرٰيهَاؕ
٤٣
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاؕ
٤٤
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاؕ
٤٥
Meal
Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.) 42﴿ Sen onu nereden bilip bildireceksin! 43﴿ Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir. 44﴿ Sen ancak ondan korkanları uyarırsın. 45﴿

Tefsir

Müşrikler kıyamet ve âhirete inanmadıkları için her fırsatta Hz. Peygamber’e kıyametin ne zaman kopacağını sorarak onu zor duruma düşürmeye çalışıyor, hatta nasıl olsa böyle bir şeyin imkânsız olduğunu düşündükleri için alay olsun diye kıyametin çabucak gelmesini ister görünüyorlardı. Hz. Peygamber ise onların iman etmelerine vesile olur ümidiyle, “Keşke sorularına cevap vermek mümkün olsaydı!” diye temennide bulunuyordu. Yüce Allah, “Sen onun hakkında ne söyleyebilirsin ki!” meâlindeki âyetle onun bu konuda bilgi edinme imkânının bulunmadığını, bu bilginin yalnız kendi zâtına ait olduğunu (krş. Lokmân 31/34), Hz. Peygamber’in görevinin, kıyametin ne zaman kopacağını bildirmek değil, kıyametin bir gün mutlaka geleceğine dikkat çekmek, buna inanıp âhiret kaygısı taşıyanları uyarmak ve o güne hazırlık yapmalarını teşvik etmek olduğunu vurgulamıştır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 550-501
46
Ayet
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا
٤٦
Meal
Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar. 46﴿

Tefsir

Sûrenin bu son âyetinde şu iki gerçeğe dikkat çekilmektedir: a) İnsanlar, ikinci hayata döndüklerinde ebedî olan âhirete göre geçici olan dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu anlayacaklardır. b) Psikolojik olarak insana geçmiş daima kısa bir zamanmış gibi gelir; çünkü geçmiş artık olmuş bitmiştir. İnsan için geçmişten daha önemlisi, henüz bir imkân olan ve farklı durumlara açık bulunan, bu yönüyle de daima önemli ve ilginç görülen, hatta kaygı uyandıran gelecektir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 551