Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Nahl Suresi

274
14 . Cüz
65
Ayet
وَاللّٰهُ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَࣖ
٦٥
Meal
Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır. 65﴿

Tefsir

Sûrenin baş kısmında Allah’ın varlığına, birliğine ve yaratıcı kudretine dair canlı ve cansız tabiattan deliller gösterilmiş (3-16. âyetler); ardından bu kesin delillere rağmen putları O’nun ortakları olarak tanıyan müşriklerin çeşitli yanlış inanç, kanaat ve davranışları eleştirilerek özelde onlara, genelde de benzer yanlışlıkları tekrarlayan bütün insanlara dinî düşünce, yaşayış ve âkıbetleriyle ilgili uyarıcı ve aydınlatıcı açıklamalar yapılmıştır. Burada ise tekrar insanların ibret nazarıyla bakıp inançlarını düzeltmelerini amaçlayan kanıtlara dönülmekte; özellikle yağmura, süte, bala ve insanın üremesi konusuna dikkat çekilmek suretiyle, insanların zihinleri bir defa daha metafizik problemlere yönlendirilmekte ve onlara bir bakıma tekrar inançlarını gözden geçirmeleri fırsatı verilmektedir.

Allah’ın gökten su indirmesi yani yağmur olayı Kur’an-ı Kerîm’de sık kullanılan kozmolojik delillerdendir. Burada yağmurun en genel ifadesiyle ölü toprağa can vermesine ve dolayısıyla organik hayatın oluşumuna dikkat çekilmektedir. Çünkü yeryüzünde proteinlerin oluşumundan uygarlıkların yükselmesine kadar gelişen olaylar zincirinin başlangıcı sudur, yağmurdur. Çöllerin ıssız kalmasının sebebi, orada yağmursuzluk yüzünden hayat şartlarının bulunmamasıdır. Tarihin muhtelif dönemlerinde çeşitli coğrafyalarda zaman zaman yaşanan uzun süreli kuraklıklar, insanların, üzerinde yaşadıkları toprakları, yurtlarını ve yuvalarını kitleler halinde terketmelerine yol açmıştır. Nitekim Türkler’in Orta Asya’dan batıya doğru yaptıkları göçlerin asıl sebebi de kuraklık olmuştur. İşte bunun içindir ki yüce Allah, engin rahmetinin eseri olarak yeryüzüne gökten su indirip orayı diriltmesini, şenlendirmesini kendi varlığının, yaratıcı kudretinin ve lutfunun bir kanıtı olarak ortaya koymaktadır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 414-415
66
Ayet
وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًؕ نُسْقٖيكُمْ مِمَّا فٖي بُطُونِهٖ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَناً خَالِصاً سَٓائِغاً لِلشَّارِبٖينَ
٦٦
Meal
Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz. 66﴿

Tefsir

Sağmal hayvan” diye çevirdiğimiz en‘âm kelimesinin koyun, keçi, sığır ve deveyi kapsadığı belirtilmektedir (İbn Atıyye, III, 404; Şevkânî, III, 197).

Yeryüzünü yağmur suyu ile besleyip diğer birçok imkân yanında hayvanlar için besinlerin yetişmesini sağlayan yüce kudret, hayvanların aldığı gıdalardan oluşan sütün de insanlar tarafından besin olarak kullanılmasına dikkat çekmektedir. Arzı su ile besleyen Allah, insanı da muhtelif gıdalarla beslemekle birlikte besin değeri bakımından bunların başında süt geldiğinden âyette bu besin özellikle söz konusu edilmiştir. Yağmurun toprağı besleyiciliği yanında, yağmur olayının cereyanı da ibret konusu olduğu gibi sütün hem besleyiciliği hem de hayvan bedenindeki oluşumu, Allah’ın hikmetli yaratıcılığına delâleti bakımından son derece anlamlı olduğu için âyette bu hususa bilhassa dikkat çekilmiştir.

“Besin artıkları” diye çevirdiğimiz âyet metnindeki fers kelimesi, gıdaların sindirim sırasında besleyici unsurları alınan ve artık canlının metabolizması için hiçbir değeri kalmayan, bir süre sonra dışkı halinde dışarı atılacak olan artıkları ifade eder. Âyette sütün, bu besin artığı ile kan arasında bir konumda olduğu belirtilmektedir. Çünkü besin artığı büsbütün faydasız bir maddedir, kan da hayvanın kendi bedeni için gereklidir; süt ise bir salgı bezi ürünü olup besin artığı gibi faydasız değildir; kan gibi hayvanın kendi bedeni için gerekli de değildir; bu ikisinin arasında bir konumda bulunmaktadır ki o da hayvanın bedeninden çıktıktan sonra içenlere yararlı bir madde olmasıdır.

Âyetin bu kısmı şöyle de açıklanmıştır: Süt, vücuttaki besin artığının bulunduğu sistem ile kanın bulunduğu sistem arasından gelmekte, bunlara asla karışmamaktadır; bu sebeple de kimyasal yapısı ve özellikleriyle onlardan farklı bir değer taşımaktadır. Âdeta süt ile diğer iki madde (kan ve besin artığı) arasına Allah’ın kudretiyle bir perde çekilmekte, sütün bunlardan birine veya ikisine karışarak renk, tat ve kokusu bakımından saflığının bozulması önlenmektedir (bk. Zemahşerî, II, 334).

Bize göre şöyle bir yorum da mümkündür: Besinlerin önemli bir kısmı kana karışmakta, bir kısmı da dışarı atılmaktadır. Bu ikisi dışında (arasında) kalıp vücudun yine besinlerden ürettiği bir nesne daha vardır ki bu da başkalarını besleyen ve içimi lezzetli olan süttür.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 415-416
67
Ayet
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخٖيلِ وَالْاَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَراً وَرِزْقاً حَسَناًؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
٦٧
Meal
Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır. 67﴿

Tefsir

İçki” diye çevirdiğimiz seker kelimesi sözlükte “sarhoşluk veren şey” anlamına gelir. İbn Abbas’a isnad edilen bir rivayete göre burada özellikle şarap kastedilmiştir. Başta Taberî olmak üzere (XIV, 138) bazı müfessirler ise kelimenin bu âyette mutlak olarak haram olmayan içecekler için kullanıldığını söylemişlerdir. Ancak, müfessirlerin çoğunluğu tarafından da belirtildiği üzere, seker kelimesinin “güzel rızık”tan ayrı zikredilmesi, onun –o dönemde henüz yasaklanmamış olmakla birlikte– makbul bir nesne olmadığını ima etmekte, bu da kelimenin sarhoşluk verici içki anlamına geldiği ihtimalini güçlendirmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 416
68-69
Ayet
وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذٖي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ
٦٨
ثُمَّ كُلٖي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكٖي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاًؕ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ فٖيهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
٦٩
Meal
Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır. 68-69﴿

Tefsir

“İlham etti” şeklinde çevirdiğimiz evhâ fiilinin türetildiği vahiy kavramı [farklı anlamları için bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm A) Tanımı ve özellikleri 2. Vahiy” başlığı] burada “canlının kendisine yararlı olanları alması, zararlılardan sakınması ve kendi geçimini sağlaması hususunda muhtaç olduğu becerileri Allah Teâlâ’nın onda yaratması” anlamındaki ilham karşılığında kullanılmıştır (Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, III, 1156). Psikolojide buna içgüdü denmektedir.

Arıya yapması ilham edilen “yuvalar”dan maksat, arıların ağaç kovukları gibi uygun doğal mekânlarda veya insanların özel olarak hazırladığı kovanlarda kendi ürünleriyle oluşturdukları petekler ve her petekte bulunan altıgen gözcüklerdir. Bal arısı, Allah’ın verdiği ilham veya içgüdü sayesinde, bizzat kendisinin ürettiği bal mumuyla kendi yuvasını yapmakta, dalak içine milimetrik ölçülerle altıgen prizma şeklinde gözcükler yerleştirmektedir. Âyetteki deyimiyle “her türlü besleyici ürünler”den nektar denilen bal ham maddesi ve çiçek tozu toplayarak bunları hem kendi tüketimi için hem de bal ve bal mumu yapmak için değerlendirmektedir. Bu arada meyve, sebze ve ekinlerde tozlaşmayı sağlama konusunda da bütün diğer böceklerin toplamından daha fazla iş görmektedir.

Âyette arının ürettiği madde için “şerâb” (şerbet) kelimesinin kullanılması ilgi çekicidir. Arı topladığı nektarı, normal midesinden ayrı, özel olarak bu maksatla yaratılmış bulunan bal midesine toplayıp kovana taşımakta; burada bir genç arı bu maddeyi hortumuyla emip kendi midesine aktarmakta ve onu şerbet kıvamına gelecek şekilde işleme tâbi tutmaktadır. Artık bal hâsıl olmuştur; bundan sonra şerbet peteklerde bir süre havalandırılarak katılaşması sağlandıktan sonra, üzeri bal mumuyla kapatılıp izole edilmek suretiyle bozulması önlenir. Böylece Allah’ın lutuf ve ihsanıyla insanlar için besleyiciliği yanında şifa değeri de taşıyan yeni bir besin daha ortaya çıkmış olur. Bütün bunlar olağan üstü bir sanat kabiliyetinin tezahürü olup Allah’ın yaratıcı kudretini ve hikmetini hesaba katmadan, basit bir hayvanın böyle bir eseri ve ürünü nasıl meydana getirebildiği sorusunu cevaplandırmak mümkün değildir. “İşte bunda da düşünen bir topluluk için delil bulunmaktadır.”

Kurtubî’ye göre âyetin “Onda (balda) insanlara şifa var” meâlindeki kısmı, bazı mutasavvıfların, “Velîlik makamına ulaşmak için belâlara razı olmak gerekir, velîye tedavi câiz değildir” şeklindeki fikrini çürütmektedir (X, 145-146). Balın şifalı olduğuna dair bazı hadisler de rivayet edilmiştir (bk. İbn Kesîr, IV, 501-503; Şevkânî, III, 200); ayrıca modern tıpta da bileşimindeki sakaroz, friktoz, protein, asit, organik ve madenî maddeler dolayısıyla balın hem şifa verici hem de koruyucu bir özelliğe sahip olduğu kabul edilmektedir.

“Rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!” şeklinde çevirdiğimiz cümle, arıların uçuşlarında izlediği yolların da farklılığına ve ilginçliğine dikkat çekmektedir. 1940’larda yapılan bir tesbite göre arılar, genellikle güneşin konumundan yararlanarak yönlerini ayarlamakta; ayrıca rüzgârın yönü, dünyanın manyetik alanı gibi başka imkânlardan da yararlanmaktadır. Arıların, kovan üzerinde daire veya 8 çizerek birbirlerine yol tarif ettikleri, çiçek alanları hakkında bilgi aktardıkları, bu bilgileri alan diğer arıların, bilmedikleri çiçek alanlarını kolaylıkla buldukları, dönüşlerinde ise “arı hattı” denilen en kestirme yolu kullandıkları da bilinmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 416-418
70
Ayet
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـٔاًؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ قَدٖيرٌࣖ
٧٠
Meal
Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar yaşatılacak Şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir. 70﴿

Tefsir

Yaratan da yaşatan da vakti geldiğinde vefat ettiren de Allah’tır; putlar vb. düzmece tanrılar değildir. İnsanın organik ve zihinsel yeteneklerinin en zayıf ve verimsiz noktaya geldiği ileri yaşlılık dönemine bu âyetin metnindeki deyimiyle, “erzel-i ömür” (ömrün en rezil, en düşkün dönemi) denmektedir. İnsan için ölmek, çok yaşayıp böyle bir hale düşmekten daha hayırlı olabilir. Son tahlilde hakkımızda neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu en iyi Allah bilir; insan bilir iken bilmez olur; Allah’a gelince, O’nun ilmi de kudreti de eksiksiz, kusursuz ve sonsuzdur; mümine düşen O’nun hükmüne razı olmaktır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 420
71
Ayet
وَاللّٰهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍ فِي الرِّزْقِۚ فَمَا الَّذٖينَ فُضِّلُوا بِرَٓادّٖي رِزْقِهِمْ عَلٰى مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فٖيهِ سَوَٓاءٌؕ اَفَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ
٧١
Meal
Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar? 71﴿

Tefsir

İnsanlar, Allah’ın takdiri ile doğuştan getirdikleri kabiliyetlerin, ayrıca yine ilâhî takdire bağlı olarak yaşadıkları sürece karşılaştıkları imkân ve fırsatların azlığına veya çokluğuna, elverişli olup olmamasına ve bunları farklı şekillerde değerlendirmelerine göre rızıkları, kazançları farklı olmuştur ve olacaktır. İnsan, sahip olduğu servetle değil onu nasıl kullandığı ile değerlendirilir.

“Ellerinin altındakiler”den maksat, özel anlamda köleler, daha genel olarak kişinin, bakımından, geçiminden sorumlu bulunduğu yakınlarıyla çalıştırdığı, hizmetinden istifade ettiği insanlardır. Âyette servet sahibinin, bu insanları –temel ihtiyaçların karşılanması bakımından– servetinden kendisiyle aynı seviyede yararlandırması öngörülmekte; bu ilkeyi içtenlikle benimseyip uygulamakta isteksiz davranmanın, “Allah’ın nimetini inkâr” anlamı taşıdığına işaret edilmekte ve bu şekilde olumsuz davranış sergileyenler kınanmaktadır. Bu öğretisiyle âyet, İslâm’ın eşitlik, adalet, dayanışma, paylaşma gibi sosyal değerlere verdiği önemin veciz bir ifadesidir. Nitekim bu hususta Resûlullah da şöyle buyurmuştur: “Elinizin altındakiler (köleler, hizmetliler, çalışanlar) sizin kardeşlerinizdir; Allah onları size emanet etmiştir. Şu halde kimin yanında bu şekilde kardeşi bulunuyorsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara ya güçlerinin yetmeyeceği ağır işler yüklemeyin veya yüklerseniz siz de yardım edin” (Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 40).

Âyette, Mekke’nin putperest ileri gelenlerinin, köleleri kendilerine eşit saymazken putlarını Allah’a ortak koşup eşit saymalarına karşı bir eleştiri anlamı bulunduğu da belirtilmektedir (Zemahşerî, II, 336; İbn Kesîr, IV, 504-505).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 420-421
72-73
Ayet
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَنٖينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِؕ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ
٧٢
Meal
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 72﴿

Tefsir

72, 73 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.