Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Mü'minûn Suresi

348
18 . Cüz
90
Ayet
بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
٩٠
Meal
Doğrusu biz onlara hakkı bildirdik, onlar ise kesinlikle yalancıdırlar. 90﴿

Tefsir

Bu âyetlerin birinci amacı, Allah’ın yüce kudretinin kesin kanıtlarını ortaya koyarak inkârcıların, yeniden dirilmeyi imkânsız gören iddialarını reddetmek; ikincisi de Allah’tan başka, tanrı kabul etmeye ve tapınmaya değer hiçbir varlık bulunamayacağını kanıtlamaktır (Râzî, XXIII, 115-116). “Allah’a saygı” şeklinde çevirdiğimiz 87. âyetteki ittika kavramı sözlükte “bir tehlike karşısında akıllı davranarak önlem alma, tehlikeye karşı bir şeyi siper edinme, kendini koruma altına alma” mânasına gelir. Kelime “kişinin iman ve ibadetinin himayesinde kendisini âhiret azabına karşı koruması” anlamında kullanılmaktadır (bilgi için bk. A‘râf 7/26). “... büyülenmiş gibi davranıyorsunuz” şeklinde çevirdiğimiz 89. âyetin sonundaki tüsharûn fiilinin sözlük anlamı “sihirlenme, büyülenme”dir. Kelime burada, “büyülenmiş gibi şuurlu davranmaktan, aklını kullanmaktan mahrum kalma” anlamında kullanılmıştır. Gerek bu âyetin gerekse bundan önceki âyetlerin sonlarında yer alan eleştiri ve uyarılarda bilgiye, düşünüp taşınmaya, Allah’a saygıya ve şuurlu davranmaya vurgu yapılmak suretiyle insanlığın yalnız dünyevî sorunlarını değil, dinî ve metafizik sorunlarını çözmede de zihinsel faaliyetin, akıl ve bilgi verilerinin ne kadar gerekli olduğuna işaret edilmektedir. Müşriklerin 84-89. âyetlerdeki sorulara verdikleri cevaplar, onların Allah’a, O’nun sınırsız kudret ve hâkimiyetine inandıklarını göstermektedir. Bu durumda onların, bir yandan bu inanca sahip olurken diğer yandan Allah’ın peygamber ve kitap göndermesini, âhiret hayatını gerçekleştirmesini imkânsız görmeleri bir çelişki olduğu gibi bu tür inkârcı tutumlarıyla onlar “kesinlikle yalancı” olduklarını da ortaya koymuş bulunuyorlardı.
91-92
Ayet
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ اِذاً لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍؕ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
٩١
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَࣖ
٩٢
Meal
Allah asla çocuk edinmemiştir. O’nunla beraber başka bir tanrı da yoktur; aksi taktirde her tanrı kendi yarattıklarını alıp bir tarafa çekilir ve mutlaka o tanrılardan biri diğerine baskın gelmeye çalışırdı. Doğrusu Allah o müşriklerin yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir. 91﴿ Allah görünmez âlemi de duyularla algılanan âlemi de bilmektedir. O, putperestlerin kendisine ortak saydığı şeylerden çok uzaktır. 92﴿

Tefsir

İnkârcıların en büyük yalanlarından biri Allah’ın çocuk edindiği yolundaki iddiaları, diğeri de Allah’tan başka tanrılar bulunduğu şeklindeki bâtıl inançlarıdır. Müşrik Araplar, melekleri Allah’ın kızları sayar, putlarının tanrısal güçlere sahip olduğunu ileri sürerlerdi. Âyette Araplar’ın bu bâtıl telakkilerinin yanında, Hz. Îsâ’nın Tanrı’nın oğlu olduğunu ileri sürerek ona ilâhî nitelik ve işlevler yükleyen hıristiyanların da kastedildiği düşünülebilir (Râzî, XXIII, 117).

Sonuç olarak Tanrı mutlak, sonsuz, sınırsız ve ortaksız irade, güç ve hâkimiyet sahibi varlık demektir. Âyetin devamı bu gerçeği dile getirmekte ve eğer iki tanrı varsa mantıkî olarak evrende iki yönetim alanı doğacağını, her tanrının kendi iktidar sahasında kendi yönetimini sürdüreceği gibi, ayrıca tanrıların birbiriyle hâkimiyet yarışına gireceklerini bildirmekte; bu suretle evrenin düzeninin bozulacağına işaret etmektedir.

Allah, gerek varlığı gerekse yaratma ve yönetimi açısından kendisinin ortağı, dengi bulunduğu anlamına gelebilecek her türlü nitelemelerden, iddia ve isnatlardan münezzehtir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 40-41
93-95
Ayet
قُلْ رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّٖي مَا يُوعَدُونَۙ
٩٣
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنٖي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
٩٤
وَاِنَّا عَلٰٓى اَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
٩٥
Meal
De ki: “Rabbim! Eğer onların tehdit edildiği hali bana göstereceksen; 93﴿ Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma rabbim!” 94﴿ (Resulüm!) Onları tehdit ettiğimiz durumu sana göstermeye elbette ki kādiriz. 95﴿

Tefsir

Allah’ın inkârcıları tehdit ettiği hal, onların varlıklarına son verecek olan belâ ve felâkettir (Şevkânî, III, 559). Kuşkusuz Resûl-i Ekrem, böyle bir felâket sırasında Allah’ın bir peygamberi felâketi hak etmiş olanlar arasında bulundurmayacağını biliyordu. Şu halde buradaki dileği bu hususta bir kuşkusu olduğu anlamına gelmeyip bu bilgisine rağmen Allah’ın dilediğini yapmaya muktedir olduğunu ikrar etme ve O’na kulluğunu arzetme amacı taşımaktadır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 42
96
Ayet
اِدْفَعْ بِالَّتٖي هِيَ اَحْسَنُ السَّيِّئَةَؕ نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
٩٦
Meal
Sen kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Onların yakıştırdıkları şeyleri biz çok iyi biliyoruz. 96﴿

Tefsir

Bu âyet insanların günlük hayattaki ilişkileri ile ilgili genel bir düzenlemeye gitmekte, kalıcı ve sürekli bir ahlâk kuralı koymakta; kötülüğün bir başka kötülükle değil, kötülüğün iyilikle savılmasını öğütlemektedir. Ancak bu bir zorunluluk değil tavsiyedir, zorunlu olan hakkını alırken haksızlığa sapmamak, kötülüğe karşılık verirken adalet sınırını aşmamaktır (bilgi için bk. en-Nahl 16/125-128).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 42
97-98
Ayet
وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِۙ
٩٧
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
٩٨
Meal
Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların gizli kışkırtmalarından sana sığınırım. 97﴿ Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım rabbim!” 98﴿

Tefsir

Bazı müfessirler “şeytanların kışkırtmaları” ifadesini, özellikle insanın kontrolünü kaybetmesine sebep olan “öfke krizi” olarak açıklamışlarsa da (Kurtubî, XII, 155); bu ifade öfke, gayri meşrû cinsel istek, yeme içme vb. ihtiyaçları haram yollardan karşılama gibi her türlü günah işleme eğilimlerini içermektedir. Hz. Peygamber’in bu tür eğilimlere kapılması düşünülemez. Bu sebeple söz konusu buyruk, onun şahsında bütün ümmetine yöneltilmiş bir emirdir; ayrıca Hz. Peygamber’in de bu tür sözlerle dua etmesi onun hem kulluk, hem de ümmetine örneklik görevidir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 42
99-101
Ayet
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ
٩٩
لَعَلّٖٓي اَعْمَلُ صَالِحاً فٖيمَا تَرَكْتُ كَلَّاؕ اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَٓائِلُهَاؕ وَمِنْ وَرَٓائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
١٠٠
فَاِذَا نُفِـخَ فِي الصُّورِ فَلَٓا اَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَٓاءَلُونَ
١٠١
Meal
Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, “Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım” der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır. 99-100﴿ Sûra üflendiğinde artık ne aralarında akrabalık bağları kalacak ne de birbirlerine soru sorabilecekler! 101﴿

Tefsir

“Onlar”dan maksat, özellikle öldükten sonra tekrar dirilmenin imkânsız olduğunu savunan inkârcılardır. Âyette, hayatları son bulup dünya ile ilgili bütün bağları kopan, arzu ve tutkuları tükenen ve ancak bu noktada akılları başlarına gelen inkârcıların ümitsizlikleri, tükenmişlikleri ve pişmanlıkları dile getirilmektedir. Fahreddin er-Râzî’ye göre böyleleri, ölümleri esnasında (veya zayıf bir görüşe göre âhirette cehennemdeki yerlerini görünce), aslında geri dönüşün imkânsız olduğunu bilseler de, sırf inkârcı olarak bu dünyadan göçmelerine üzülüp pişman oldukları için bu duygularını ve ümitsizliklerini ifade etmek üzere bu şekilde yakarırlar (XXIII, 119-120).

99-100. âyetler, temeli eski Hint dinlerine ve Eflâtun felsefesine kadar uzanan, zaman zaman günümüzde bile bazı kişiler ve sözde ilim adamları tarafından savunulan reenkarnasyon (tenâsüh) inancını açıkça reddetmektedir. Bu inanca göre kötü ve günahkâr insanlar ölünce bunların ruhları, dünyada günahlarından kurtulup arınıncaya kadar bedenden bedene dolaşacak, ancak günahlarından temizlendikten sonra Tanrı’nın huzuruna dönebileceklerdir. Eğer günahkârların ruhlarının başka bedenlere geçmesi mümkün olsaydı, âyette belirtildiği şekilde pişmanlık duygularını dile getirerek yanlışlarını düzeltmek maksadıyla yeniden dünyaya gönderilmeleri için yakaran kullarının dileğini Allah reddetmezdi. Oysa burada böyle bir dönüşe asla izin verilmeyeceği belirtilmektedir.

Sözlükte “engel, ayırıcı, aralık” anlamına gelen berzah kelimesinin buradaki anlamı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Râzî’nin tercih ettiği yoruma göre buradaki berzah, İslâmî gelenekteki yaygın anlamıyla insanın dünya hayatına geri dönüşünü engelleyen ölüm olayı ve sonrasıdır. Kabir hayatı da denen bu dönem ölümle başlayıp yeniden dirilme vaktine kadar sürecektir. Berzah kelimesi, –biri dünya hayatının son bulduğuna, diğeri âhiret hayatı için yeniden dirilmenin gerçekleştiğine işaret olmak üzere– iki defa üflenecek olan iki sûr arasında geçecek süre olarak da açıklanmıştır (Taberî, XVIII, 53; Şevkânî, III, 562). Âhirette akrabalık bağlarının işe yaramaması, oradaki adaletin mutlaklığını ve kusursuzluğunu, insanların birbirlerine soru soramaması da âhirette verilecek hesabın dehşetini göstermektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 45
102-104
Ayet
فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازٖينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
١٠٢
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازٖينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذٖينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ فٖي جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ
١٠٣
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فٖيهَا كَالِحُونَ
١٠٤
Meal
O zaman kimlerin tartıları ağır gelirse işte bunlar kurtuluşa ermiş olacaklar. 102﴿ Tartıları hafif gelenler ise kendilerini ziyan etmiş olanlardır. Onlar cehennemde ebedî kalacaklar. 103﴿ Ateş yüzlerine vuracak, orada dudakları çekilmiş, dişleri görünür bir halde ­bulunacaklar. 104﴿

Tefsir

Anlatılmak istenen özetle şudur: Herkesin kurtuluşu, dünyada iken kendi iman ve iyi işleri sayesinde kazanmış olduğu sevapların miktarına bağlı olacak; o yüce hâkimin huzurunda, O’nun yanılmaz adalet terazisinde tartıları yani sevapları ağır basanlar kurtuluşa erecek, tartıları hafif kalanlar da derin bir hüsrana uğrayacak, ebedî ve dehşetli bir azap sürecini yaşamak üzere cehenneme atılacaklardır.

İnsanların ölüm sonrasındaki durumları deneysel ve aklî bilgi imkânlarının tamamen dışında olduğu için kabir hayatı, berzah, sûrun üflenmesi, yeniden dirilme, amel terazisi gibi konu ve kavramların mahiyetinin kavranması, bunların hakikat anlamında mı, mecazi ve sembolik anlamda mı kullanıldığının bilinmesi mümkün değildir. Mümine düşen, bunlara şeksiz şüphesiz inanıp gerektiği şekilde âhiret hazırlığı yapmaktır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 46