Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Meâric Suresi

569
29 . Cüz
11
Ayet
يُبَصَّرُونَهُمْؕ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدٖي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنٖيهِۙ
١١
وَصَاحِبَتِهٖ وَاَخٖيهِۙ
١٢
وَفَصٖيلَتِهِ الَّتٖي تُـْٔوٖيهِۙ
١٣
وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَمٖيعاًۙ ثُمَّ يُنْجٖيهِۙ
١٤
كَلَّاؕ اِنَّهَا لَظٰىۙ
١٥
نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ
١٦
تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ
١٧
وَجَمَعَ فَاَوْعٰى
١٨
Meal
Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. 11-14﴿ Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz, cehennem derileri kavurup çıkaran alevli ateştir. 15-16﴿ O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır. 17-18﴿

Tefsir

Halbuki birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kişi, o günün azabı karşısında ister ki oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran bütün ailesini ve yeryüzünde kim varsa herkesi fidye olarak versin de kendisini kurtarsın!
19-21
Ayet
اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاًۙ
١٩
اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ
٢٠
وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ
٢١
Meal
Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. 19﴿ Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. 20﴿ Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. 21﴿

Tefsir

“Tahammülsüz” diye çevirdiğimiz helû‘ kelimesi sözlükte “sabır­sız ve bir şeye aşırı derecede düşkün” anlamlarına gelen bir sıfat olup tamahkârlık, tatminsizlik, acelecilik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, yılgınlık ve sızlanma gibi insanların tabiatında var olan bazı olumsuz özellikleri ifade eder. 20 ve 21. âyetler bu zaafı şöyle açıklamaktadır: Başına yoksulluk, hastalık, korku vb. bir sıkıntı geldiğinde sızlanır, feryat eder ve ümitsizliğe kapılır; zenginlik, sağlık, güvenlik gibi nimet ve imkânlara kavuştuğunda ise bencilleşir, cimrileşir, eriştiği nimetleri Allah’ın bir lutfu olarak değil, kendi kudret ve gayretiyle elde ettiği varlık olarak değerlendirir; ne Allah yolunda harcamada bulunur ne de insanlara yardım eder.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 458
22-35
Ayet
اِلَّا الْمُصَلّٖينَۙ
٢٢
اَلَّذٖينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَࣕ
٢٣
وَالَّذٖينَ فٖٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ
٢٤
لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِࣕ
٢٥
وَالَّذٖينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّٖينِࣕ
٢٦
وَالَّذٖينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ
٢٧
اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ
٢٨
وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ
٢٩
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَۚ
٣٠
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
٣١
وَالَّذٖينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَࣕ
٣٢
وَالَّذٖينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَࣕ
٣٣
وَالَّذٖينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَؕ
٣٤
اُو۬لٰٓئِكَ فٖي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَؕࣖ
٣٥
Meal
Ancak, namaz kılanlar başka. 22﴿ Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. 23﴿ Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir. 24-25﴿ Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir. 26﴿ Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir. 27﴿ Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz. 28﴿ Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. 29﴿ Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar. 30﴿ Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir. 31﴿ Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. 32﴿ Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. 33﴿ Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir. 34﴿ İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir. 35﴿

Tefsir

Bu âyetler, insanın ahlâkını yukarıda sıralanan olumsuz eğilimlerden temizlemenin veya onların etkisini kırmanın yolunu göstermektedir. Bu yol, kısaca âhiret inancıyla desteklenen güçlü bir sorumluluk duygusu geliştirmek, ibadet ve ahlâk alanında olumlu ve yapıcı davranışlar sergilemektir. Burada sıralanan davranışlar düzenli namaz kılmak, malında yoksulların hakkı bulunduğunu bilip onu ehline ödemek, âhiret kaygısı taşımak, namuslu ve iffetli olmak, emanete sadakat göstermek, şahitlikte yalan söylemekten sakınmaktır. Âyetlerin üslûbundan anlaşıldığına göre bu güzel işlerle ilgili ifade tahdîdî değil tâdâdîdir, yani bunlar örneklerdir; duruma, zamana, mekâna, imkân ve şartlara göre bu ödevlerin sayısı değişebilir. Önemli olan, kişinin 19. âyetteki deyimiyle tabiatının tahammülsüzlüğünü, nankörlük ve bencilliğini yenme iradesi gösterebilmesi, ibadetler ve ahlâkî davranışlarla ilkel kusurlarını giderip kişiliğini zenginleştirmesidir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 458
36-39
Ayet
فَمَا لِ‌الَّذٖينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعٖينَۙ
٣٦
عَنِ الْيَمٖينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزٖينَ
٣٧
اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعٖيمٍۙ
٣٨
كَلَّاؕ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ
٣٩
Meal
Şimdi, inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar halinde sana doğru koşuyorlar? 36-37﴿ Onlardan her biri Naîm Cennetine sokulacağını mı umuyor? 38﴿ Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık. 39﴿

Tefsir

Rivayete göre müşrikler sağdan soldan gruplar halinde gelip Hz. Peygamber’in etrafını sarar, başına üşüşür; onun müminlere cenneti müjdelemesini, inkârcıları da cehennem azabı ile uyarmasını işitince kendisiyle alay eder, “Muhammed’in dediği gibi bunlar cennete gireceklerse biz bunlardan daha önce gireriz!” derlerdi (Zemahşerî, IV, 159-160; Şevkânî, V, 338). İşte bu âyetler onların belirtilen davranışlarındaki çelişkiye ve Hz. Peygamber’i yalancılıkla itham ettikleri halde cennete girmeyi istemelerinin ne kadar tutarsız olduğuna işaret etmektedir. Onlar peygamberle alay edince Allah Teâlâ da, “Üstelik her biri nimetler cennetine yerleştirileceğini mi umuyor?” tarzındaki bir soru ile onları yermektedir. 39. âyetteki “asla, hayır!” anlamına gelen kellâ edatı da durumun ciddi olduğunu, müşriklerin gerçekten cennete giremeyeceklerini gösterir. “Biz onları, şu bildikleri şeyden yaratmışızdır” ifadesi ise insanın, kendisine önemsiz gibi gelen spermden yaratıldığına işaret eder; bu da onun gururlanacak bir varlık olmadığını, dolayısıyla müşriklerin kendilerini üstün görüp fakir müminleri küçümsemelerinin anlamsız olduğunu gösterir (bk. Kurtubî, XVIII, 294).

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 459-460