Kur'an ,Meal ve Tefsir Okuma Alanı. Seslendirmek istediğiniz ayetin üzerine çift tıklayınız.

Kalem Suresi

565
29 . Cüz
16
Ayet
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ
١٦
Meal
Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz). 16﴿

Tefsir

Müşriklerin ileri gelenleri hakkında inen bu âyetler, onların genel karakterlerinin güzel bir özetidir. “Ne idüğü belirsiz” diye çevirdiğimiz 13. âyetteki zenîm kelimesine müfessirler “bir toplumdan olmadığı halde onlara yamanmış olan, babası bilinmeyen, kötülüğü ile tanınan, lüzumsuz kimse, faydasız şey” anlamlarını vermişlerdir (bk. Râzî, XXX, 84-85). Zenîm kelimesinin burada özellikle günah işlemekten, haksızlık yapmaktan, zarar vermekten utanıp çekinmeyecek kadar tabiatı bozulmuş, insanlığını kaybetmiş, bu anlamda soysuzlaşmış kişiyi ifade ettiği söylenebilir. Bu âyetlerde Hz. Peygamber ve ona iman edenler uyarılarak anılan kötü niteliklerin tümünü veya bir kısmını taşıyan kimseye mal ve oğulları var diye yani zengin ve güçlü olduğu için boyun eğmemeleri istenmektedir.


 “Yakında onun alnına (cehennemlik) damgasını vuracağız” diye çevirdiğimiz 16. âyet mecazi bir anlatım olup, güç ve zenginliğinden dolayı şımararak Allah, peygamber ve kitap tanımayan kimseyi yüce Allah’ın zelil ve perişan edeceğini, kibir ve gururunu kıracağını ifade eder

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 431
17-33
Ayet
اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحٖينَۙ
١٧
وَلَا يَسْتَثْنُونَ
١٨
فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ
١٩
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّرٖيمِ
٢٠
فَتَنَادَوْا مُصْبِحٖينَۙ
٢١
اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِمٖينَ
٢٢
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ
٢٣
اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكٖينٌ
٢٤
وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِرٖينَ
٢٥
فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ
٢٦
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
٢٧
قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
٢٨
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِمٖينَ
٢٩
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
٣٠
قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغٖينَ
٣١
عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ
٣٢
كَذٰلِكَ الْعَذَابُؕ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۘ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَࣖ
٣٣
Meal
Biz, vaktiyle «bahçe sahipleri»ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı 17-18﴿ Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi. 19-20﴿ (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler. 21-22﴿ Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular. 23-24﴿ (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. 25﴿ Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. 26﴿ Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! 27﴿ İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size «Rabbinizi tesbih etsenize» dememiş miydim? 28﴿ Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler. 29﴿ Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. 30﴿ (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz. 31﴿ Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. 32﴿ İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi! 33﴿

Tefsir

Bu âyetlerdeki kıssada bir bahçe olayı örnek gösterilerek Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeyen Mekke müşrikleri uyarılmaktadır. Rivayete göre geçmişte dindar bir adamın her türlü meyve, ekin ve hurma ağaçları bulunan bir bahçesi vardı. Hasat zamanı geldiğinde fakirleri çağırır, bahçenin ürünlerinden onlara ikramda bulunurdu. Adam ölünce oğulları, aile fertlerinin çokluğunu ileri sürerek yoksulların payını kesmeye ve bahçenin ürününü sabahleyin erkenden gizlice toplamaya karar vermişler, ancak gece gelen bir âfet ürünü imha etmişti (bk. Râzî, XXX, 87). Yüce Allah, Kur’an’da birçok yerde, verdiği nimete şükredenlere daha fazla nimet vereceğini, nankörlük edenleri de cezalandıracağını haber vermiştir (meselâ bk. Nisâ 4/147; İbrâhim 14/7; Lokmân 31/12). Nitekim Hz. Peygamber’i yalancılıkla itham edip getirdiği mesajı reddeden Mekke müşrikleri de peygamber aralarından ayrıldıktan sonra eski refahlarını, özellikle ticarî imkânlarını giderek kaybetmişler, sonunda müslümanlar karşısında varlıkları son bulmuştur.

Müfessirlerin çoğunluğu 18. âyeti, “Bahçe sahipleri ‘Allah izin verirse’ demeden ertesi gün yapacakları iş hakkında karar verdiler” şeklinde açıklamışlardır ‘(“Allah izin verirse” gibi) bir kayıt koymaksızın’ diye çevirdiğimiz bölüm hakkında “yoksulların payını ayırmaksızın” şeklinde de bir yorum vardır (Şevkânî, V, 312). Gelecekte bir işi yapmaya niyet ederken “inşaallah” diyerek işi Allah’ın iradesine bağlamak gerekir. Nitekim bu konuda yüce Allah Hz. Peygamber’i şöyle uyarmıştır: “‘Allah izin verirse’ demeden hiçbir şey için ‘Şu işi yarın yapacağım’ deme!” (Kehf 18/23-24); “Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez” (Lokmân 31/34). Zira bir şeyin meydana gelmesi için sadece insanın irade ve gücü yeterli değildir, Allah’ın da onu dilemesi gerekir.

28. âyette geçen “rabbin şanını yüceltmek”ten maksat 18. âyette bildirilen “Allah izin verirse” “istisna”, yani demek, işi Allah’ın iznine bağlamaktır. Bu uyarı, “Fakirler hakkındaki niyetleri ve takındıkları tavırdan dolayı Allah’tan af dilemeleri” şeklinde de açıklanmıştır (bk. Şevkânî, V, 314). 28-32. âyetlerden anlaşıldığına göre bu kişiler içlerinden aklı başında birinin haklı uyarılarını dikkate almamışlar, fakat bahçelerinin mahvolduğunu görünce onun haklı olduğunu anlamışlar, nasihatine kulak vermişler ve yaptıklarına pişman olup tövbe etmişler; ancak iş işten geçmiş, bahçeleri yanmıştı.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 433-434
34-41
Ayet
اِنَّ لِلْمُتَّقٖينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعٖيمِ
٣٤
اَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمٖينَ كَالْمُجْرِمٖينَؕ
٣٥
مَا لَكُمْࣞ كَـيْفَ تَحْكُمُونَۚ
٣٦
اَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فٖيهِ تَدْرُسُونَۙ
٣٧
اِنَّ لَكُمْ فٖيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ
٣٨
اَمْ لَكُمْ اَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ اِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَۚ
٣٩
سَلْهُمْ اَيُّهُمْ بِذٰلِكَ زَعٖيمٌۚۛ
٤٠
اَمْ لَهُمْ شُرَكَٓاءُۚۛ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ اِنْ كَانُوا صَادِقٖينَ
٤١
Meal
Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır. 34﴿ Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? 35﴿ Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? 36﴿ Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz? 37﴿ Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? 38﴿ Yoksa, «Ne hükmederseniz mutlaka sizindir» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? 39﴿ Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? 40﴿ Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını! 41﴿

Tefsir

Kur’an âhirette müminlere büyük ödüller, (nimetlerle dolu cennetler) müjdeledikçe müşrikler dünyadaki sosyal konumlarına aldanarak böyle bir şey olduğu takdirde kendilerinin daha büyük nimetlere mazhar olmaları gerektiğini savunmuşlardı; âyetler onlara cevap vermektedir. Cevapların soru tarzında sıralanması onların tutumlarının hayret verici ve kabul edilemez olduğuna işaret etmektedir. 37-38. âyetlere göre âhiretteki mutluluk dünyadaki güç ve zenginliğe değil, iman ve iyi amele bağlıdır; bu mutluluğu kimlerin hak ettiğini de en iyi Allah bilir; çünkü hak etme şartlarını ve ölçülerini koyan yalnız O’dur. Bu husustaki rehber de O’nun kitabıdır.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 435-436
42-43
Ayet
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطٖيعُونَۙ
٤٢
Meal
O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler. 42﴿

Tefsir

42, 43 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.